13.Bölüm

4.1K 255 25
                                    

Aynada son defa kendime baktım. Beyaz üstü kahve kare çizgileri ve iki düğmenin yan yana geldiği üç sıra oluşacak şekilde  altı tane düğmesi olan dizimin bir karış üstünde etek giymiş, üstünede V yaka göğüs dekoltesi olan beyaz bol kazak giymiştim. Kazağın ön kısmını eteğin içine tıktım. Ayağımada dizime kadar gelen krem çorap giyip dizimin biraz üstünde biten kaşe çizmemi giydim. Yandan küçük çantamıda aldığımda hazırdım.

Eveet! Randevu için hazırdım..

Step, beni odama getirmiş yatağıma yatırıp gitmişti. Yarı açık bilincimle takip etmiştim bütün bunları. Brian ise sabahın ilk ışıkları konseye sunulmuş, konuşturulmaya çalışmıştı ama daha konuşmamıştı. İçimden bir ses Step'in bunu yapabileceğini söylüyordu.

Kapım tıklatılmadan açıldığında kaşlarımı çatarak açan kişiye döndüm. Step Walker. Neden şaşırmadım acaba? Siyah kot, beyaz tişörtüyle yunan tanrısı gibiydi. Ayağında siyah postalları sırtında ise her zamanki deri ceketi vardı. Belinde ve ayak bileklerinde bıçakların olduğuna eminim. Gerçi onlar olmasada pençeleri var. Benim ki gibi..

"İşte benim güzelim." Gelip elini belime koyup beni kendine çekti. Saf kalbim her seferinde bunu duyduğunda güzelin miyim? Diye soruyordu. Dudaklarıma derin bir öpücük bırakıp geri çekildi. Odaya girişi ve ani hareketi ile nutkum tutulmuşça baktım. "Hazırsan çıkalım." Deyip dudağının kenarını yukarı kıvırdı.

"Evet hazırım." Yavaşça derin nefes alıp kendime geldim. Her seferinde beni dumura uğratması sinir bozucuydu. Dudaklarını yalayıp son defa dudaklarıma bakıp elimi tuttu ve benide kendi ile yürüttü.

Yanından geçtiğimiz kurt ve cadıların bakışlarını görmezden geldim. Köşkten çıkıp arabaya bindiğimizde hala sessizdik. "Nereye gidiyoruz? Ne de olsu ilk randevumuz." Tepeden bağladığım saçlarımı omzumdan geriye attım. Yandan bir bakış atıp arabayı çalıştırdı. "Seveceğini bildiğim bir yer." Kaşlarımı kaldırıp sorarca baktım. En fazla üç hafta olmuştur beni tanıyalı nasıl bilebilirdi ki? Alayla sırıtıp bana yakın olan eliyle yanağımı sıkıp bıraktı. Kaşlarımı çatıp "Heyy!" Diye kızdım. Çevremdekilerin yanaklarımla dertleri ne??

Radyoyu açıp yola döndüm. Geçtiğimiz yolu görünce aklıma kabusum geldi. Tüylerimin diken diken olmasına neden oldu bu durum. Ruhum çekiliyormuş gibi hissettim. Gözümün önüne hayali görüntüler gelip geçti. Dişleri ve pençeleri kanlı iblis kurt bana doğru vahşice hırlıyordu. Bedenim titreyip kendime geldim. Derin nefes alıp çevreme baktım. Step elini bacağıma koyup sıktı. "İyimisin? Gerildin." Bir yandan yola bakıyor bir yandan da bana göz atıyordu. Derin nefes alıp başımı olumlu anlamda salladım. "Evet. İyiyim.." Diye fısıldarca konuştum.

Bu psişik işleri beni korkutmaya başlamıştı. İyi anlamam gerekiyordu. Çünkü öylesine gördüğüm bir şeyler değildi..

Step ikna olmamış gibi baktı ama bir şey demeden yola döndü. Bunu daha sonra didikleyeceğine eminim. Bu zamana gözlediğim kadarıyla Alfa ruhu olduğundan her şeye hakim biriydi. Bir yandan radyodaki şarkıyı dinliyor bir yandan da dalgınca yolu izliyordum.  İki tarafımızdan geçip giden büyük ağaçlar bana huzur veriyor, bir yandan da uçsuz bucaksız oluşu merak uyandırıyordu. 20 dk sonra araba yavaşlayıp durunca geldiğimiz yere baktım. Merkezden uzak uçurum kenarında iki katlı restorandı. Ahşaptan inşaat edilmiş doğayla iç içeydi. Burası kesinlikle seveceğim bir yerdi..

Uçuruma yakın kısmın zeminini düzleyip masalar koymuşlardı. Bazı noktalarda direkler dikiliydi, direkleri birbirine bağlayan halatlar, halatların üzerinde ise ortamı aydınlatmak için lambalar vardı.Restorandın üst katında uçuruma bakan kısmı camlı terastı. Oldukça hoş bir yerdi.

KORUYUCULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin