0.4

249 35 232
                                    

"Bunu hak ediyorsun!"

Acı dolu gözlerle bana baktı, karşımdaki cibiliyetsiz.

"Yalvarırım yeter. Bir daha yapmayacağım, söz."

Histerik bir kahkaha attım. "Seni öldürmemem için bir sebep söyle."

"Arsal, dur artık."

"Kes sesini Cihangir."

Bir tekme daha attım, karın boşluğuna. Bir kere daha kan kustu.

"Son 5 dakika."

"Acaba seni 5 dakika da öldürebilir miyim? Bence öldürürüm. Orospu çocuğu!"

Tam kalbine sert bir tekme attım. Adam -ne kadar adam denilirse- öksürmeye başladı. Deli gibi öksürüyor, kan tükürüyordu.

"Hadi çıkalım artık."

Cihangir ile birlikte hızla dışarı çıktık. Her seferinde bir adamı dövmek veya öldürmek çok güzeldi.

Katildim ama bu da güzeldi.

Gerçi bundan sonraki hayatımda kimse beni almayacaktı ve evde kalacaktım.

Küçük kızlarım, güzel hayvanlarım için değerdi.

Bu işte Cihangir sadece bana dakikayı söylüyordu. Onun dışında da getir-götür, araştırma gibi şeyleri yapıyordu.

Bu işe onu ben sokmuştum.

Cihangir'in asıl mesleği Siber Güvenlik Uzmanlığı'ydı. Yani Türk dilinde Hacker.

O yüzden adamların bilgilerini kolayca bulabiliyordu. Ben de bulduğu gibi adama cilve yapıp bir yere davet ediyordum. Hemen ardından da dövüyor ya da öldürüyordum.

Cihangir sadece dakikayı söylüyordu o zaman diliminde.

Onu katil yapmazdım, yapamazdım. O gayet yakışıklı ve iyi bir çocuktu. Tamam, gıcıklık yapıyordu ama aslen iyi biriydi.

Ben, kendimle gurur duyuyordum. Cezaevine girsem üzülmezdim. Orada bana zarar da veremezlerdi. Kendimi korumayı biliyordum. Hatta zaten bir katildim.

İnsanlar, benim elime düşmemeliydi.

"Arsal, geldik."

Motordan inip kafamdaki kaskı ona verdim. "Teşekkür ederim Cihangir."

Kaşlarını çattı. "Ne için?"

"Bana yardım ettiğin için. Çünkü beni şimdiye kadar birçok kez şikayet edip içeri attırabilirdin. Ama yapmadın. Teşekkür ederim. Yanımda kaldığın için teşekkür eder-"

"Daha fazla teşekkür edecek misin? Tamam, rica ederim ama bir şartla."

Göz devirdim. "Anında fırsatçılık yap zaten! He, söyle ne?"

"Bana kahve yaparsan."

"Bu mu lan? Tamam yaparım." Kahkaha atıyordum.

"Ama şey."

"Ney?"

Durdu, ardından konuştu.

"Tuzlu ay aman şekerli olsun. Bol şekerli, çok şekerli, daha fazla şekerli."

"Sen sabır ver Allah'ım."

Yapmacık bir sinirle binaya girdim. Merdivenlerden çıkarken Cihangir'in sesini duydum.

sadece 15 dakika|kısa hikâyeWhere stories live. Discover now