LÂCİVERT | ON BİRİNCİ BÖLÜM ♤ ACIYA BOĞULAN LÂCİVERTLER

En başından başla
                                    

Bileğimdeki tahriş olmuş noktaya düşen bakışları sertleşti. Alnındaki çizgiler belirginleşti. "Benim misafirimsin, sana saygı duymak zorunda."

Bileğimi yavaşça parmaklarından kurtardım. Çünkü baktıkça öfkesi artıyordu. Benim yüzümden canının sıkılmasını istemiyordum. "Bunu ben de söyledim. Misafir olduğumu ve kısa bir süre sonra gideceğimi net bir şekilde belirttim." dedim nefesimi vererek. "Ancak düzgün düşünemiyor ve kıskançlık ediyor,"

Onaylar biçimde kafasını aşağı yukarı hareket ettirdi. "Doğru düşüncelere sahip biri değil. Bu yüzden onunla konuşacağım. Bir kez daha tekrarlanması durumunda bu kez sadece konuşmam, gerekli yaptırımı uygularım. Demir parmaklıkların arkasından devam eder kıskançlıklarına. Yarbay ya da eşi umrumda olmaz."

Keskin ses tonuyla başımı kucağıma indirdim. Sevda'nın kalbimi inciten sözlerinden biri sürekli zihnimi meşgul ediyordu. Akif Karan'a sormak istiyor bir yandan da çekiniyordum.

Gerçekten bana acıyor olabilir miydi? Eğer öyleyse çok üzülürdüm. Yalnızca beni Hakan'dan kurtarmasını istiyordum, fazlasında gözüm yoktu. 

Cesaretimi topladım. Kucağımdaki ellerimde oyalanan gözlerimi yeniden onun ilgiyle beni izleyen gözlerine değdirdim. Her ne kadar kendimi cesaretlendirsemde sesimin tonu bunun aksini ispat ediyordu.

"Bana acıdığın için mi yapıyorsun tüm bunları?"

Kavisli kaşları çatılır gibi oldu ve sımsıkı örtülü duran kalın dudakları küçük bir aralıkta açıldı. Alnındaki damarlar belirginleşirken sert sesi arabanın içini doldurdu. 

"O mu söyledi bunu?" 

Kimseyi suçlama gayreti içinde değildim. Sorduğum an pişman olmuştum. Keşke düşünmeden konuşmasaydım. Kendimle çelişmiştim. 

Pişmanlığımı örtmeyen ancak onun öfkesini ortadan kaldıracağını umduğum ılımlı sesimle konuştum. "Ben soruyorum,"

Çenesini sertçe sıvazladı. "Bu kadar şeyden sonra bu senin soracağın bir soru değil!" öfkesi yakıcı bir boyuta ulaşmıştı. Kısacık zamanda beni tanımıştı. Elbette benim soracağım tarzda bir soru olduğunu da anlamıştı. "Bana güvenen birinin soracağı bir soru değil bu! Berceste sen bana güvenmiyor musun?"

Mahcubiyetle başımı kaldırdım. Öyle sertti ki bakışları, ürkmüştüm. "Güveniyorum," dedim oldukça cılız çıkan sesimle. "Herkesten çok sana güveniyorum." dedim daha güçlü bir tonda.

"Sana acımam için bir sebep ver öyleyse bana," derken öfkesi yerli yerindeydi. 

"Haklısın," dedim onu yumuşatmak için. "Sevda aklımı bulandırdı. Özür dilerim,"

"Güven hissetmeseydin şu an yalnız başına yanımda durmayacağını ikimizde iyi biliyoruz. Acımak ve merhamet farklı şeylerdir."

"Özür dilerim," dedim yeniden. 

Sert bir soluk verdi. "Başkalarının zırvalıklarıyla aklını bulandırma. Rahatsız oluyorsan şayet o zaman asla yanına gelip seni rahatsız etmem. Buradan gidinceye kadar beni görmezsin."

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin