♧9♧

207 20 18
                                    

    Ne demeliydim? Ne söylemeliydim? Gözleri bana beklentiyle bakarken, elleri ellerimi böyle güzel kavrarken, benden konuşmamı bekliyordu. Ne söylemeliydim? Düşüncelerimi mi yoksa duymak istediklerini mi?

   Birbirimizin zihinlerini duyabilirdik zaten, fark etmiyor muydu düşüncelerimi? Görmüyor muydu gözlerimdeki karmaşayı? Belkide fark etmemek istiyordu. Daha fazla acı çekmek istemiyordu bu dünya üzerinde, sadece merhamet istiyordu benden.

   Ama ben kimseye merhamet etmezdim. Aklıma geleni söyler, istediğimi yapar, karşımdakinin durumunu umursamazdım. Ama bu kez farklı hissediyordum. Lanet yüzünden miydi bu hisler? Yoksa onun yüzünden miydi?

'Ona duymak istediğini söyle.' diyordu zihnim. 'Ona duymak istediğini söyle. Çünkü zaten aynı şeyi istiyorsunuz.' Zihnimi dinlemeli miydim?

   "Eğer seni kabul etmeseydim, mühürü istemezdim. Sen benim hayatımı kurtardın,ortaya kendi hayatını koyarak. Seninle tanışmak için çok iyi bir şey yapmış olmalıyım. Ama o kadar iyi biri de değilim."

  "Sadece 20 senedir yaşıyorsun. İyi olup olmadığını bilemezsin. Önünde upuzun bir ömür var, önümüzde. Ortaya hayatımı koyduğum için pişman değilim."

  "20 yaşında olduğumu nereden çıkardın? Sen yüzlü yaşlarındasın ben ise yirmilerimde mi olacağım?"

  "Lise son sınıftasın." Yavaşça yürümeye başladığında tekrar konuşmuştu.

  "Sahi, neden hiç okulda değilsin. İlk karşılaştığımız günde okulda değildin."

  Durmuştum. "Yoongi. İlk karşılaştığımız gün okuldaydım. Bahçede konuşmuştuk."

    O da durmuştu. "Öyle mi? Karıştırmışım o zaman. Genel olarak okulda değilsin."

     Ne kadar daha fazla soru sormak istesemde üstelemek istemedim. Bu gün yeterince kötü geçmişti zaten.

   Yolda biraz daha konuşmuş ardından eve gelmiştik. Kapıyı annem yine güler yüzle açmış bana sarılmış ve yoongiyi umursamadan içeri girmişti.

  "Hadi gelin çocuklar, size içecek bir şeyler vereyim."

   Annemin bize çocuklar diye hitap etmesi yoonginin yaşını öğrendikten sonra garip gelmişti. Sonuçta yüzlü yaşlarında olduğunu düşünürsek, annem yoonginin torunu olabilecek yaştaydı. Ben ise yanında tamamen bir çocuk gibi kalacaktım.

    Annem elinde bir şişe ile birlikte salona gelmiş ve sol tarafımdaki koltuğa oturmuştu. Elindeki kadehlerden birini Yoongiye diğerini ise bana uzatmıştı. Sol kolum ile uzanarak aldığımda annemin gözleri bileğime kaymıştı.

  "O bileğindeki işaret nedir tatlım?" Yoongi benden önce davranarak konuşmuştu.

 
   "Mühürün sembolü. Biz de sizinle bunu konuşmak için gelmiştik. Biz artık..." kendi mühürünü de ortaya çıkartarak devam etmişti. "Mühürlüyüz"

   "Mühür derken? Ne demek oluyor bu?" Annemin yüzündeki gülümseme solmuş, onun yerine sinirli bakışlarını yoongiye dikmişti.

  "Basitçe açıklamak gerekirse eşlerin arasındaki bağ. Ayrıca bozulamaz. Bir kişinin hissettiklerini diğeride hisseder, biri öldügünde diğeri de ölür, eşler birbirlerinden uzak kalırsa güçsüz düşerek ölürler. Bu gibi şeyler anlamına gelir, biraz karışıktır."

  "Yani bu demek oluyor ki..."  annem sözünü bitiremeden yoongi tekrar araya girmişti.

  "Evet Loona artık benim eşim oluyor." Annem birkaç saniye duraksamış ardından siniri arasında gülümsemeye çalışarak konuşmuştu.

  "Benimle biraz bahçeye gelir misin Yoongi?" Kafasını sallayarak annemi takip etmiş ve birlikte bahçeye çıkmışlardı.

    Dinlemeyeceğimi mi sanıyorsunuz? İkisi gözden kaybolduğunda bende ayağa kalktım ve peşlerinden giderek duvarın arkasından onları dinlemeye başladım. Duymak zor değildi.

   "Bana böyle bir şey olacağından bahsetmemiştin!"

  "Böyle bir şey olacağını bende tahmin etmiyordum çünkü." Annemin tüm bağırışlarına rağmen yoongi sakince cevaplar veriyordu.

  "Seninle böyle anlaşmamıştık Min Yoongi!"

  "Sana sonunda bir bedel olacağını söylemiştim."

  "Bana kızımı düzeltebileceğini de söylemiştin!"

  "Lanetin bozulmaması benim suçum değil."

  "Bunun kolay bir büyü olduğunu söylemiştin!"

  "O kadar da kolay dememiştim. Ayrıca büyü ne kadar kolay olursa olsun ataları ikna etmek hep zordur."

  "Sizin aptal atalarınız yüzünden kızım artık sonsuza dek bu bedene mahkum kaldı. Senden sadece onu düzeltmeni istemiştim." 

  "Sonundaki bedeli ne olursa olsun kabul etmiştin."

  "Bana böyle bir bedel istediğinden bahsetmemiştin!"

  "Böyle bir bedel olacağını bende bilmiyordum çünkü."

  "Onu mühürlemek zorunda mıydın sanki! Sen sadece kendini düşündün!"

  "Kızın ölüyordu aptal kadın! Kızın gözlerimin önünde küle dönüşerek yok olacaktı! Eğer onunla mühürlenmeseydim ölecekti ve sarılıp ağlayabileceğin bir bedeni bile olmayacaktı!"

   "Sana inanmıyorum yalancının tekisin sen! Eminim kızımı sen zorlamışsındır!"

   Duyduklarımı daha fazla kaldıramayacağımı anladığımda duvarın arkasından çekilmiş ve yanlarına adımlarken konuşmuştum.

   "Beni o zorlamadı! Aksine ben onu zorladım. Mühürü yapması için ona ben yalmardım. Yoksa ölecektim."

  "Loona." Annem ve yoongi aynı anda konuştuğunda gözümden bir damla yaş düşmüştü.

  "Cidden anlaşma mı yaptınız? Hemde benim üzerime!"

  "Tatlım." Annem bana doğru bir adım attığında bende geriye doğru bir adım atmıştım.

  "Yaklaşma! Sakın yaklaşma bana." Kafamı yoongiye çevirdim.

  "Sana güvenmiştim Min Yoongi. Bana söylediğin her şeye, her sözüne inanmıştı. Ben hayatımda ilk kez birine güvendim. Annemden sonra bu kadar konuşup öldürmediğim tek kişi sensin. Ama artık istesemde öldüremem seni. Ölümden korktuğum için değil, yapamayacağım için. Ben ikinize de inanmıştım!"

   Dizlerim üzerine düştüğümde Yoongi yanımda bitmişti. Kollarını bana sarmaya çalıştığında ne kadar debelensem bile bir işe yaramamıştı.

  "Loona, dinle beni tatlım lütfen. Ben bunu senin için yaptım." Ben cevap vermeyip ağlamaya devam edince benim yerime Yoongi konuşmuştu.

  "İkinizde başka bir zaman sakince konuşsanız daha iyi olacak." Kafasını bana çevirdiğinde fısıldamıştım.

   "Lütfen sadece götür beni buradan." Bir kolunu bacaklarımın altından geçirerek beni taşımaya başladığında siyah gömleğini yumruklarım arasına sıkıştırmış, göz yaşlarım ile ıslatmıştım. Şikayet etmiyor, sadece beni taşımaya devam ediyordu. Gözlerimi kapadığımda birkaç damla daha düşmüştü gözlerimden. Gökyüzündeki dolunay ve uluyan kurtlar bizim yerimize konuşuyordu belkide.



________________________________________

   "Anlatmam yetmez, kendi gözlerinle görmelisin."

Mühür || MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin