Jimin yürürlerken elinin Yoongi'nin kolunda olduğunu fark etmesiyle elini hızla çekmiş ve utançla diğer eliyle birleştirmişti. Elinin ne zaman orda yer edindiğinin farkında bile değildi.

Yoongi ise bir anda kolunu terk eden sıcaklığı fark etmiş ve bir şey mi oldu diye düşünmesine engel olamamıştı.

Ahırdan içeriye adım atar atmaz etraflarını saran pis koku biraz rahatsız edici olsa da ikili bunu belli etmemeye özen göstermişti. Sonuçta burası atlarla doluydu, çiçek kokmasını mı bekliyorlardı?

"Atlarınızı kendiniz seçebilirsiniz." diyerek ona dönen adama küçük bir gülümseme bahşeden Jimin gözlerini etrafındaki büyük atlardan almakta zorlanıyordu. Gelirken gerildiği doğruydu, hala biraz korkuyordu ama hayvan sevgisi onu ele geçirmiş gibiydi.

"Bu Jasmine, o Ellen, kendisi koşmayı çok sever. Başlangıç için önermem..."

Adam sırayla atların ismini söylerken Jimin adımlarını durdurmuş ve aralarından biriyle bakışmaya başlamıştı.

Kahverengi, beyaz lekeli ve kıvırcık yeleli ata hipnoz olmuş gibi bakarken Yoongi'yle Bay Yang'ın ilerlediğini fark etmemiş, adamın sözünü keserek "Onun adı ne?" demişti.

İkisi duyduğu sesle arkalarını döndüğünde Yoongi Jimin'in baktığı ata bakmış o sırada da Bay Yang'ın "Trouveille." dediğini duymuştu.

"Fransızca şans eseri çok güzel bir şey keşfetmek demek. Çok nadir bir türdür ve onu cidden şans eseri bulmuştum." diye tamamladı adam sözünü.

Jimin'e doğru adımlarken "Cidden şanslı biri olmalısın. Onu seçenlerin kaderi genelde aynı olur. Ya sen şans eseri çok güzel bir şey buldun, ya da biri seni buldu." demişti atın başını severken.

Jimin'le Yoongi birbirine kaçamak bakışlar atmış Jimin içinden "O gün geç kalmam belki de benim şansımdı." diye düşünmüştü. Yoongi ise kendisinin şanslı olduğundan emindi. Jimin onu güldürebilen tek kişiydi.

Jimin kendine gelmeye çalışır gibi garipçe gülmüş ve "O zaman ben Trouveille'i istiyorum." demişti. (Y/N: isteyenler fransızca okunuşuna baksın bence çok güzel🥺)

Bay Yang gülümseyip "Tamamdır." dediğinde Yoongi'de ahıra girdiklerinden beri gözünün takıldığı siyah atı gösterip "Onun adı ne?" demişti.

Bay Yang bu sefer o tarafa dönerken "Onun adı Black Pearl." demişti.

Ahırın girişinde onlara bakan ata doğru ilerlerken "Onu cehennemden kurtardım denebilir. Zengin bir ailenin şiddet gören kurbanıydı." demişti.

Kahverengi olana yaptığı gibi onun da başını sevmeye başlarken Yoongi'ye dönmüş "Umarım senin de kaderin ona benzer değildir." demişti.

Yoongi içinden "Tam olarak öyle." Dese de bunu dışarı vurmayı reddetmiş ve "Bende onu istiyorum." demişti.

Bay Yang az önceki hafif karamsar anından hızlıca çıkıp "O zaman siz giyinmeye gidin ben onları hazırlıyım." diye bağırmış ve yardımcısına işaret ederek ikiliyi göndermişti.

———————

Yoongi ve Jimin şimdi koskocaman bir yeşilliğin ortasında uzun çizmeleriyle atlarıyla bakışıyordu. Yoongi rahattı, bu siyah atın kendisine gerçekten benzediğini düşünüyordu ve 'alt üstü sırtına oturacağım' diyordu. Jimin ise az önce atın güzelliğinden kaybettiği bilincini geri kazanmış gibiydi. Koca gözlerle ata bakıyor ve 'düşersem ölme ihtimalim kaç' diye düşünüyordu.

Jimin bir anda Yoongi'ye dönüp "Hyung, binmek istediğini emin misin?" dediğinde Yoongi hızla ona dönmüş ve gülümsemişti.

"Evet neden ki? Korktun mu yoksa?" diyerek sırıtmıştı. Jimin hızlıca pff'lamış "Ne korkması ya, belki sen istemezsin diye dedim." demişti.

Wanjeonhan (완전한) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin