|2 İntihar

6.2K 410 392
                                    

Bölümü voteleyip satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Karanlıktı. Muhtemelen geceydi. Göz gözü görmüyordu. Haliyle önümü dahi göremiyordum. İçimde büyük bir korku ve telaş vardı. Kimseyi görmüyor duymuyordum ama yalnız olmadığımı da hissediyordum. Sanki az ötemde birileri varmış gibi geliyordu. Ama tabii bir histi. Göremiyordum. O an aklıma telefonum gelmişti. Fenerini açıp nerede olduğumu, nelerin olup olmadığını görebilirdim. Hemen davranıp cebimden çıkardım ve fenerini yaktım. Ancak önüme tutmaya korkuyordum. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum çünkü. Hoş yalnız da hissetmiyordum.

Biraz bekledikten sora derin bir nefes alıp vererek tüm cesaretimi topladım ve sadece ayaklarımı aydınlatan feneri yavaşça kaldırıp önüme tuttum. Tamamıyla karanlık olan etraf biraz da olsa aydınlanmıştı. Korkuyla telefonu sağa sola çevirip baktım. Bir yolun ortasındaydım. Yolun sağ ve sol kenarlarında ağaçlar vardı. Muhtemelen ormanlık alanlardı çünkü ağaçlar sık duruyordu. Hiç hareket etmeden etrafına biraz daha bakarken kesmeyi görememiştim. Bu beni rahatlatsa da yine korkuyordum. Zira kimse yoktu ama yalnız hissetmiyordum. Birileri vardı sanki. Vardı ve beni izliyordu…

Ne yapacağımı bilmez halde yürümeye başladım. Nereye niçin gittiğimi bilmiyordum. Öylesine ürkek adımlarla yürüyordum asfalt yolda.  Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama sanki yerimde sayıyormuşum gibi çevrem sürekli aynıydı. Ben yürüyordum ama bir şey değişmiyordu. Aynı yol aynı ağaçlar aynı karanlık… içimdeki korku git gide büyürken duyduğum sesle aniden durdum. Evet kesinlikle bir ses duymuştum. Ve, ve bu ses ayak sesine benziyordu. Sol tarafımda ormanın içinden biri bana doğru geliyordu. Korkuyla yavaşça telefonu sesin geldiği yöne çevirdim. Ve gördüklerim karşısında nutkum tutuldu. Bağırmak istedim bağıramadım o an. Karşımda duran dedemle ninemdi. Allah’ım ne korkunçlardı.. Ciltleri siyahlaşmış, etleri çürümüştü. Yer yer kan vardı üzerlerinde. Gözleri ölüm gibiydi. Feri sönmüş durgunlaşmışlardı. Ben onlara korkuyla bakarken onlar da bana bakıyorlardı. Nefretle, öfkeyle.

Hareketlendiler. Zaten aramızda bir metre kadar mesafe ya vardı ya yoktu ki bir anda ikisi de önümde bittiler. Nasıl bu kadar hızlı yanıma geldiler bilmiyordum ama yaşadığım o ani korkuyla çığlığım gecenin karınlığına karışmıştı.

“Sonra da uyandım. Sanırım etkisinde kalmışın dün ki konuşmalardan dolayı.”

Kursa giderken Neslişah’a anlatmıştım bütün olup biteni. Ve tabii ki dün gece gördüğüm rüyamı. Gerçekten çok korkunçtu. Dedem ile ninemin o halleri gitmiyordu gözümün önünden.

“Bence de öyle. Çok üsteleme derim Mira. Zaten zamanı gelince her şeyi öğreneceksin. Bak bu şekilde sana da zarar geliyor . Etkileniyorsun ve bilinçaltın da bunu gece sana sunuyor. Hem de korkunç bir şekilde. Akışına bırak.”

Sanırım haklıydı. Bunları düşünerek sadece kendime zarar verirdim. Rahat kafayla uyuyup uyanmak günü geçirmek varken bunu kendime yapmamalıydım. Hem belki de kuruyordum. Belki de o kadar da kötü bir şey yoktur. “Doğru diyorsun. Birkaç gündür geceleri uyuyamıyorum zaten acaba ne olabilir diye. Dedektif kesildim resmen başlarına. Rahat bıraksam iyi olacak.” dedim kursun kapısından içeri girerken.

Gittiğim kurs görsel sanatlar kursuydu. Çizimim iyiydi. Resim yapmayı her zaman sevmiştim çocukluğumdan bu yana. Ne görsem çizmeye çalışırdım ve becerirdim de. Ellerim çizim yapmaya yatkındı. Bu yeteneğimi heba edemezdim. Ki bende olan nadir yeteneklerdendi sanırım. Kendimi daha iyi geliştirmek, profesyonelleşmek adına da kursa yazılmıştım. Neslişah’da bana eşlik ediyordu. Çizimi iyi değildi ama seviyordu çizmeyi. Cin ali çizse de bu onu mutlu ederdi.

Neslişah benim lise arkadaşımdı. O zamandan bu zamana hiç bağımız kopmamıştı. Aynı mahallede oturuyor oluşumuz Neslişah’ın burada üniversite okuyor oluşu ve benimde üç yıldır üniversite kazanamıyor oluşumdan olsa gerek hiç ayrılmamıştık. Yıllardır birlikteydik işte.

“Gel şuraya oturalım.” Elimi tutup beni gösterdiği yere doğru çekti. Yerimize oturduğumuzda hocamızın gelmesini beklemeye başladık. O sırada malzemelerimizi de hazırlıyorduk.
“Üniversiteyi ne yapacaksın Mira? Konuştun mu babanla?”

Derin bir nefes verdim oflayarak. Babam üniversite konusunda sıkıntılıydı. Şehir dışında okumama izin vermemiş, dizinin dibinde gözlerinin önünde olmamı istemişti. Ben de bunu istiyordu tabii. Benim de hukuk istiyor olmamla birlikte seneler uzadıkça uzamıştı. Bir türlü üniversiteye gidememiştim.

“Bu sene umudum kalmadı Neslişah. Sanırım hangi bölüm gelirse gelsin buradaki üniversite de okuyacağım.”

Anladığını belirtir mırıltılar çıkarıp “sen de haklısın güzelim. Kaç yıl oldu.” diyip onayladı beni. Başımı salladım belli belirsiz. Dediğim gibi yapacaktım.
Herhangi bir bölümü burada okuyacaktım. Artık sabrım kalmamıştı. Ki bu sene de doğru düzgün çalışmamıştım. Geçen sene puanlarım iyiydi ancak babamla aramıza giren anlaşmazlık nedeniyle sağlam bir tercih yapamamıştım. Bu da iyi puan alıp üniversiteye yerleşmeme engel olmuştu. Ben de küsmüştüm derslere, hayallerime…

“Günaydın arkadaşlar.”

Hocamız topuklu ayakkabının zeminde bıraktığı tok sesle içeri girerken selamlamıştı bizi. Yoklama ve hal hatırdan sonra başlamıştık bugünkü dersimize.

*

Eve geldiğimde annemle babam evde yoktu. Nereye gittiklerini bilmiyordum. Normalde bana haber verirlerdi mutlaka ama bu sefer öyle olmamıştı.

Zaman geçirmek adına hiçbir şey yapmadım tabii. Benim zamanım uyumakla, oturmakla, uzanmakla ve telefonla geçerdi. Bir de resim çizmekle. Geriye kalan işler bana işkence gibi gelirdi. Film izlemekten bile hoşlanmazdım, koku filmleri hariç. Dikkatimi çeken tek film türüydü.
Her zaman yaptığım gibi yatağımda uzanmış telefonla uğraşıyordum. Bir süre sonra dış kapının açılma ve kapanma seslerini duyunca annemlerin geldiğini anlamıştım. Hareketlenip ayaklarımı yere koyarak yatağımda oturur pozisyona geçtim. O sıra esnemiş kollarımı arkaya atarak gerinmiştim. Yine mayışık ve uyuşuk olmuştum uzanmaktan. Ayaklandım, odamın kapısını açıp aşağı salona indim. Annemle babam görüş açıma girdiklerinde derin bir sessizlik karşıladı beni. Dalgın görünüyordu ikisi de. Öyle ki geldiğimi bile fark etmemişlerdi. Yine bir şeyler olmuştu, belliydi. Daha fazla dayanamayarak bozdum sessizliği.

“Hoş geldiniz. Neredeydiniz? Haber de vermemişsiniz merak ettim.” dedim sakin ama meraklı bir sesle.

Sesimle bana döndüler. O sırada yüzlerinde ki korkuyu ve endişeyi görmüştüm. Görmemek için kör olmak gerekirdi. Zira yüzleri kireç gibi olmuştu. Korkunun yanı sıra üzüntü de hakimdi üzerlerinde.

Bir süre daha sessiz kaldıktan sonra babam ağzını bir şeyler söylemek için açmıştı ki tekrar geri kapadı. Ne söyleyeceğini nasıl söyleyeceğini bilmiyordu belli ki. Gözlerim anneme kaydığında yutkunduğunu gördüm. Gözleri dolmuş ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Allah’ım bu sırlı halleri beni de korkutuyordu. Cidden neler oluyordu.

Sessizliği yine ben bozdum. “İyi misiniz? Bir şey mi oldu?”

Babam başını salladı onaylar şekilde. Yere bakan gözlerini gözlerime kenetledi ve “evet , bir şey oldu. Hem de çok kötü şeyler oldu.” dedi.

Bu cevap beni korkutmuştu. Zira sırlı halleri bile beni korkuturken bu cevapla daha çok korkmuştum. “Ne oldu ki baba?” dedim kısık sesimle.

Diken üstünde hissediyordum. Vereceği cevap beni tedirgin ediyordu ne diyeceğini bilmeden sessizliği dinlerken “amcan,” dedi. ‘Amcam mı? Amcama ne olmuştu ki?’ diye düşünürken dilime dökmedim aklımdakileri. Aksine sustum. Susup babama baktım devam etmesini bekleyerek. Babamın ben de olan bakışları tekrar yere indiğinde yutkundu ve kanımı donduran o kelimeler döküldü dudaklarından.

“Amcan, intihar etmiş kızım.”

Bölüm Sonu.

RİTÜEL - Paranormal Aşk ✓Where stories live. Discover now