-2-

56 8 28
                                    

Hyungwon'un, Hoseok'un duygularından haberdar olmasının üzerinden üç gün geçmişti. Hoseok nasıl hissetmesi gerektiğini hâlâ çözememişti; aynı anda hem korku, hem endişe, hem rahatlık, hem de umut hakimdi vücuduna. Hyungwon bu üç gün içerisinde evine uğramamıştı ancak pek çok kez aramış, sürekli mesaj atmıştı. Mesajlara genellikle "Nasıl olduğunu merak ettim." şeklinde açıklamalarla başlıyor, "İyiyim." cevabından tatmin olmadığı zamanlarda konuşmayı arayarak sürdürüyordu. Hoseok Hyungwon'un, içindeki karmaşayı anlayabildiğini ve bu yüzden sürekli kontrol etme gereksinimi duyduğunu düşünüyordu. Birini sevmek kadar biri tarafından sevilmenin de büyük bir sorumluluk olduğunun farkındaydı.
"Her neyse..."
Susadığını hissedip düşüncelerinden sıyrılan Hoseok, mutfağa doğru ağır adımlarla ilerlerken yataktaki telefonundan gelen bildirim sesini duyunca yorgun gözlerini kocaman açtı ve mutfağa bile henüz varmamışken geri dönüp telefonuna doğru koşmaya başladı. Bu heyecanı her sıradan bildirimde yaşamamak için Hyungwon'dan gelen bildirimleri özelleştirmişti, hızlıca telefonun şifresini girdi ve mesajlar bölümüne tıkladı. Bu sefer gelen mesaj önceden aldığı mesajlara benzemiyordu:

Ma Nuit: Sesini özledim, arayacağım.

Hoseok şaşkın bir şekilde ekrana bakarken telefonu çalmaya başladı. Telefonu açmadan önce nefesini düzene sokup boğazını temizledikten sonra Hoseok telefonu cevapladı.

"Alo? H-Hyungwon?"

Karşı taraf bu küçük kekelemeyi duymuş olacak ki cevap verirken kıkırdıyordu:

"Nasılsın? Neler yapıyorsun Hoseok?"

Hoseok üç gün boyunca defalarca kez Hyungwon tarafından aranmıştı ama bu sefer çok daha heyecanlı hissediyordu.

"İyiyim, açıkçası öylece yatıyordum, sen?"

"Ben de iyiyim, ben de öylece yatıyordum. Tek başına olmak çok sıkıcı..."

Hyungwon bunları söylerken Hoseok kapısının biri tarafından açıldığını duydu. Kapının ardında beliren yüz Hoseok'u fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Hyungwon? Sen nasıl..."

"Geçen gelişimde evinden ayrılırken ayakkabımdaki bir çiziği fark edip ayakkabılığında boya var mı diye baktım, ve bir kenara saklanmış bu küçük anahtara rastladım. "

Hyungwon bugün spor giyinmişti, dışarıdaki serin hava yanaklarını kıpkırmızı etmiş olmalıydı. Krem rengi bir sweat ve siyah bol bir eşofman altıyla gelişine bakılırsa buraya gelmeye aniden karar vermişti. Hoseok içinden ne kadar tatlı göründüğünü düşünmeden edemedi. Hyungwon'a cevaben ciddi olmayan isyankâr bir ifade takındı.

"Cidden... Nasıl çekmece ve dolaplarımı karıştırırken ihtiyacın olan şey dışında her şeyi bulabiliyorsun ki?"

Hoseok'un bu sözleri üzerine Hyungwon kahkaha atmaya başladı.

"Bilmiyorum..."

"Buraya geleceğini bilsem evi toplardım." diye sürdürdü konuşmayı Hoseok. Bir taraftan da telaşla etrafa attığı tişörtünü, havlusunu ve masaya biriktirircesine attığı yiyecek ambalajlarını topluyordu.

"Önceki gelişimde de hazırlıksız yakalamıştım ama ev derli topluydu, şimdiyse savaş alanına dönmüş... Bırak da sana yardım edeyim."

"Hiç gerek yok, bak şimdi bunları kirliye atacağı-"

Hoseok, elleri dolu bir şekilde üzerinde biblolarının olduğu kitaplığın yanından geçerken kolunu kazara kitaplığa çarptı. Hyungwon sözü kesilen Hoseok'a doğru döndüğünde neredeyse Hoseok'un üzerine düşecek olan bibloyu fark etti, aceleyle Hoseok'u kavradı ve kendine çekti.
"Hoseok!"
Yere düşen biblodan kırılma sesi gelirken dengesini sağlayamayıp Hyungwon'la beraber yere kapaklanmış olan Hoseok; bulundukları duruma nasıl gelebildiklerini düşünüyor, bir yandan da yerde yatan ve üzerine düşecekken kollarından destek alabildiği için tam olarak üzerine ağırlığını vermediği Hyungwon'a bakıyordu. Hyungwon yattığı yerden gülerek tam karşısında ona bakan şaşkın yüzü inceledi, hâlâ Hoseok'u belinden tutuyordu.

"Cidden... Nasıl her seferinde bu kadar sakar olabiliyorsun ki?"

"Cümle kalıbımı çalıyorsun..."

İkisi birlikte kahkaha atmaya başladılar. Hoseok hâlâ aynı şekilde durduklarını fark edince gülmeyi kesip boğazını temizledi ve Hyungwon'un üstünden kalkıp yanına doğru devrildi. Biraz sonra Hyungwon'un doğrulup ona doğru eğildiğini fark etti. Hyungwon elini Hoseok'un göğsüne koyup destek aldıktan sonra konuşmaya başladı:

"Biraz dışarı çıkmak ister misin? Buraya bunun için gelmiştim."

Hoseok o anın verdiği cesaretle cevap verdi:

"Tamam çıkalım, ama bu üç günde sana neler yazmış olabileceğimi hiç merak etmiyor musun?"

Hyungwon gülümsedi.

"Ediyorum."

"Tamam o zaman!" dedi Hoseok. Boşta olan elini yumruk yapıp dudaklarına götürdü ve boğazını temizledi, diğer eli Hyungwon'un vücudu tarafından engellenmişti. "Başlıyorum."

Derin bir nefes aldı.

"Gecenin asil siyahına sığınan,
Çelimsiz bir çiçek...
Sevgisini istemiş siyahtan,
Merhametini de dileyerek.

Bana acı demiş bir yandan,
Ulaşılmaz güzelliğinle sarhoş etme beni
Ya da kabul et bu çelimsiz çiçeği,
Sevginle besle beni.

Huzurlu karanlığında kaybolmak,
Ya bir zulüm olacak bana,
Ya da dünyalar benim olacak,
Bak bu çiçeğe, kaderini söyle ona.

Hiçbir türlü asil siyah,
Çiçek sensiz varolmayacak
Ya güçsüzce savrulacak gecenin rüzgarında,
Ya da yaşayacak."

Hoseok, Hyungwon'un gözlerine bakarak okuduğu şiiri bitirdiğinde bir süre sessiz kaldı. Hyungwon'un gözleri dolmuştu, kısık bir sesle "Çok güzel..." diyebildi. "Teşekkür ederim Hoseok."

"Ne için teşekkür ediyorsun ki?"

"Bana verdiğin değer için..."

"Bu teşekkür edilecek bir mesele değil." dedi Hoseok Hyungwon'u itmeden nazikçe doğrulurken. Ne cesaretle yaptığını bilmiyordu ancak elini Hyungwon'un çenesine götürdü ve aralarındaki mesafeyi azalttı. Hyungwon'un gözlerini kapattığını fark etti, ama aldığı sinyalin aksine sadece durup karşısındaki yüzü inceledi.

"Dışarı çıkmak istiyordun, değil mi? Gidelim o zaman."

Hyungwon'dan uzaklaşıp elini çenesinden çekti ve ayağa kalkıp hazırlanmaya başladı.







Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Love Poem || HyungwonhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin