18. B Ö L Ü M

23.1K 1.1K 256
                                    

Medya: Cihangir Tepeli

18. B Ö L Ü M
————

Akşam yemeğinde babam ve Burak masaya oturunca ben de onlara çorba servis ettim. Annem yine bir şeylere söyleniyordu. Hızlıca yemeğimi yedim ve babamın nişandan beri tuhaf bakışlarına daha fazla maruz kalmadan kalktım.

Hızla mutfağı toparlamış odama çekilmiştim. Antrenmandan gelmiştim ve yorgundum. Biraz derslerimi tekrar etmem gerekiyordu çünkü okulum da eş zamanlı devam ediyordu.

Saate baktığımda dokuzu çoktan geçmişti. Nefret ediyordum; dersten, ödevden, okula dair her şeyden. Ben ki her şeyi son güne bırakan bir insandım, artık bir şeylere yetişmekten yoruluyordum.

Oflayarak kalemi ve kağıtları bıraktım. Odama belki on kez giren ve ben kapattıkça annemin geri açtığı pencereden baktım. Ekim ayına rağmen hava çok güzeldi. Gidip bir şeyler atıştırmak istedim. Pencerenin önünden çekilecekken bir ses duydum.

"Komşu kızı! Bir baksana," diyen sesiyle daha arkamı bakmadan sırıtmaya başladım.

"Buyur?" dedim tanımıyormuş gibi. Yine şapşal bir gülümsemeyle, karanlığın içinde mükemmel bir ahenkle bana bakıyordu.

"Bana bir kez gülmez misin be komşu kızı?" dedi dramatik bir şekilde. İstemeden güldüm. Anında yüz hatları gevşedi ve ellerini cebine atarak güldü önüne doğru. "Az gelsene aşağıya," derken tek kalı havada karizmatik bakıyordu. Düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra omuz çektim. "Olmaz. Annem kızar," dedim.

"Hiç mi şansım yok be?" Gözlerimi kıstım ve cıkladım. "Yok, hiç yok." Memnuniyetizce dudak kıvırdı.

"Hadi ya, e ben de o zaman başkasına gideyim. Zaten nişanlım vardı benim, kızar şimdi," demesiyle gözlerimi kıstım.

"Desene yandık. Güzel mi bari?" diye burun kıvırdım. Elini salladı, "Hem de ne! Dünya üzerinde böylesi yok."

"İyi o zaman. Ona git," dedim gülerek. Muzipçe bir boş sokağa ardından bana baktı. Hızlı bir atakla yaslı olduğum pencere kenarına tırmanarak asıldı. Ben daha konuşamadan yanağımı öptü, sonrada kendini yere attı yeniden.

"Cihangir!" diye çığırdım sessizce. Çapkın gibi sırıttı ellerini cebine attı yeniden. "Nişanlımı aldatmış mı oldum şimdi?" dedi masumca. Deliydi bu adam!

"Evet! Kesinlikle öyle oldu. Manyak!" dedim gülerek. "Manyağım lan, evet. Sen ettin beni manyak." demesiyle göz devirdim ve doğruldum.

"O zaman tedavi şart! Bak Bakırköy burdan uzak değil. Sor sana söylerler." Yüz kasları gevşedi ve güldü. "Cık.. Sensin benim tedavim, kızım," derken gömleğinin yakasını silkeledi ve baş parmağıyla burnunu sildi. "Ya Cihangir," diye kahkahayla atıldım "Serserilik yapma bana. Bak babam vermez beni sonra."

"Ne vermemesi? Geçtik o faslı çoktan," dedi serseri bir ifadeyle. Ona alttan alttan baktım. "Benim olanı geri vermem," dedi.

Etkilenmiş gibi baktım. "Benim kalbimden vurdun yiğidim," derken elimi dramatikçe kalbime koydum. "Tabii kızım, ya benimsin ya kara toprağın," demesini bitirmeden kahkahaya boğulduk.

"Hadi hadi ödevlerim var benim. Tutma beni," dedim sonunda ve ayrıldık. Biraz daha çalıştıktan sonra masamı toparladım ve uyumak için hazırlandım.

————

"Cihangir hadi gelin, sofra hazır." Çorbayı tabaklara doldurmaya başlarken evin içini inleten gülüşme seslerini dinledim.

Yıldızlar ŞahidimOnde as histórias ganham vida. Descobre agora