2. B Ö L Ü M

60.9K 2.2K 814
                                    

Medya: Cihangir Tepeli

tam olarak düşlediğim Cihangir olması peki?


2. B Ö L Ü M
————

Eve girer girmez kapıyı sonuna kadar açtım ve Cihangir abinin de geçmesini sağladım. Hoş, onun için hiçbir problem yoktu. Buradan bakınca, rahat bir on gün daha o poşetlerle durabilirmiş gibiydi.

"Şöyle bırak abi," dedim kapı ağzını işaret ederek. "Yok," dedi. " Hazır ben varken çekil de mutfağa bırakayım işte."

Hevesini kırma kızım, yoksa hepsini, tek tek sen taşıyacaksın.

"Tamam, geç o halde," dedim ve ayakkabılarını çıkartıp mutfağa ilerlemesini seyrettim. Annem kapının önünde 'soluklanıyordu'. İnanırsanız tabii. Bence çene çalarak insan daha da yoruluyordu. Yorulmuyorsa da, herkesin akıl ve ruh sağlığı için acilen yorulmalıydı.

"Yerleştirelim mi hemen dolaba?" diye sorduğunda bir poşetin içindeki salatalıkları çıkartıyordu. Ciddi mi diye baktım. "Sen ve mutfak işi?" dedim parmağımla onu işaret ederek. "Evet? Ne olmuş ya?" dedi bu sorumu kesinlikle saçma bulmuştu.

"Yok, sağ ol abi. Ben hallederim şimdi. İstersen otur bir çay, su filan vereyim?" dedim ve mutfak masasını işaret ettim. Gülümsedi ve bir şey demeden oturdu.

"Çay olsun," dedi arkasını yaslayarak. Gözlerimi devirerek yandan bir bakış attım. "Abi lafın gelişi çay dedik. Şimdi suyu ısıtmam lazım da, beklememiz lazım da, kaynaması lazım da, demlenmesi lazım da, bekleme–"

"Tamam işte, benim vaktim var," dedi sırıtarak.

Bense; uzata, uzata aslında çay demlemeye üşendiğimi yeterince gösterdiğimi düşünmüştüm. Eminim, anlamıştı da ama gıcık değil mi? İlla yaptıracaktı istemediğimi.

"Peki," diye nefesimi bıraktım. "Demleyelim şu çayı!"

Su doldurup kaynamasını beklerken poşetlere uzandım. Hepsini boşaltıp yerleştirecektim ama beş karış uzağımda oturan adamın göz hapsinde olmak beni nedensiz geriyordu. Biri, ben bir iş yaparken beni seyredince o iş en basitinden eşya yerleştirmek dahi olsa, yapamazdım.

"Şey, abim neredeymiş?" dedim dikkatini dağıtmaya çalışırken. Tek eli çenesinin altındayken yüzüme bakıyordu. "Cihan abi?" diye seslendim tekrarında ve onu kendine getirdim.

"Ha! Şey çok yorgunum da bu aralar," dedi yüzünü sıvazlarken. O sıra birken poşetleri top yaptım ve bir çekmeceye tıkıştırdım. Çayı da demlemeye bırakmıştım.

"Bari yorulduğuna değiyor mu?" diye sordum yaptığı işi düşününce. Kendisi mimardı ve geçtiği dönemleri düşünürsek ben çoktan isyan bayraklarını sallamak bir yana, onları birbirine bağlayım kendime halat yapar kaçar giderdim oradan.

"Değiyor tabii. Bunlar hepsi birikim, yatırım olarak geri dönüyor," dediğinde yüzümü buruşturarak baktım. "Nasıl bir yatırımmış o?"

"İşte; geleceğe yatırım, yuvaya yatırım, evliliğe yatırım falan filan. Para her zaman lazım," dediğinde uğraştığım dolap çekmecesinden yüzümü ona çevirdim. İmayla sırıttım;

"Evliliğe yatırım diyorsun? Demek ufukta böyle bir planın var?" Alaylı sözlerime baygın bir bakış attı.

"Tabii abiciğim, senin gibi evde kuruyup giden kızlara bir kıyak yapmak lazım. Eh, ben de kırk yılda bir gibiyim. Yani benimle evlenen resmen ayrıcalıklı evlilik paketi olacak."

Yıldızlar ŞahidimWhere stories live. Discover now