4.6 | fedakarlıklar ve vedalar

Magsimula sa umpisa
                                    

"Onu bırak, Regulus." dedi Dracula emreden bir sesle. "Onu arka bahçeye gömmelerini söylerim. Sirius Black'in anısı, arkadaşları için kendisini feda eden adamın anısı bırak, sonsuza dek yaşasın."

Regulus kafasını sağa sola salladı. "Hayır." dedi kararlı bir sesle. "O benim abim. Onu ben gömeceğim."

* * *

Regulus Black, her seferinde daha güçlü vuruyordu küreği toprağa. Mezarın yeterince derin olduğunu önemsemeden, içindeki acı ve yas, toprağın şiddetine karışıyordu. Alnı çoktan terlemişti. Bir büyücü olarak hayatta daha önce böyle ağır bir iş yaptığını hatırlamıyordu. Fakat hayır, bu sefer bir büyücü gibi asasıyla kolaydan bu işi halledip, Sirius'u edebi uykusuna yatırmayacaktı.

Alnına dökülen siyah saçları geriye doğru itti. Gece çöktüğü için doğru düzgün etrafını göremiyordu fakat bahçedeki lambalardan biri yakmıştı. Onun cılız ışığında fazla derin olmayan mezar çukuru ve onun yanında uyuyormuş gibi görünen Sirius Black görünebiliyordu.

Birkaç defa daha küreğini salladıktan sonra elinin tersiyle alnını sildi. Elbette böyle kendini yormak içindeki hisleri atmasına neden olmayacaktı. Sadece içindeki nefreti boşaltmak istiyordu. Onunla birlikte aklı bulandığı için, düzgün düşünemiyordu. İçindeki hissi serbest bıraksa bir aptal gibi Dracula'lara saldırmayı dahi deneyebilirdi.

Ancak hayır, Regulus Black kendini böyle öldürtmeyecekti, abisi gibi. Regulus hayatının intikam peşinde dönmesinden iğrenmeye başlamıştı ancak Victoria'nın kendisinden kopardığı bu parça asla karşılıksız kalamazdı.

Kazdığı mezarın yeterince büyük olduğuna emin olduktan sonra Sirius'un yanına eğildi. Ondan uzun, ondan güçlüydü. Küçükken hep onu örnek alırdı. Regulus abisinin yüzüne daldı bir süre. Her zaman, üzücü bir şekilde, Sirius kadar yakışıklı olmak istemişti. Şüphesiz herkesin fark edeceği şekilde abisi kendisinden çok daha yakışıklı ve alımlı biriydi.

Ne kadar çok anısı vardı onunla. Çocukluk zamanlarını saymazsak hep ondan nefret etmişti. Ailelerinin içindeki huzursuzluğun ve anlaşmazlığın çıkış noktası olarak görürdü Sirius'u. Fakat şimdi, bu masum yüz ifadesiyle uykudaymış gibi görünen Sirius'a dair içindeki tüm kızgınlık sönmüştü.

Onu gerçekten kaybettiğinde, geri dönmemek üzere sonsuza gönderdiğinde Regulus onun gerçek değerini anlamış hissediyordu. Bu hissi en son birkaç sene önce, babası ani bir hastalıktan vefat ettiğinde hissetmişti. Black'ler dünya sahnesinden birer birer eksiliyordu ve Regulus, içten içe sıradaki düşen Black'in kim olacağını merak etti.

İç geçirdi. Artık gözyaşları, Sirius'un öldüğü gerçeğini kabullenmiş gibi akmıyorlardı. Son defa parmaklarını onun yüzünde gezdirdi ve daha sonra elini, atmayan kalbin üsütne koydu. Tam da bu sırada Regulus'un aklına, Sirius'un ceplerini kontrol etmediği geldi. Asası hangi cehennemdeydi bilmiyordu fakat yine de onun ceplerini kontrol etmeye başladı.

Pantolonun cepleri boştu. Ardından, süveterin altındaki gömleğin, sol tarafta kalan cebini kontrol etti. Bir kağıt eline gelmişti.

Hızla kağıdı aldı Regulus ve baktı. Bu bir fotoğraftı. Sirius bir kadına, kollarını belinden geçirerek sarılmıştı. İkisi de gülümsüyordu, dertsiz ve tasasızca. Hareketli fotoğrafta, bir süre gülümsedikten sonra kadın Sirius'a dönüp onun yanağına bir öpücük bırakıyordu. Regulus'un, fotoğrafa dikkatli baktığında kadının kim olduğunu anlaması uzun sürmedi. Sirius'un biricik sevgilisi, Leona Dracula'ydı bu!

Regulus, Leona'nın Sirius'un haberini aldığında ne yıkılacağını düşündü bir süre. Daha sonra fotoğrafın arkasını çevirdi. Bir adres yazıyordu üstünde. Regulus adresi okuduktan sonra fotoğrafı pantolonun cebine koydu. İlgisini çekmişti fakat ilk öncelikle Sirius'un törenini bitirmesi gerekiyordu.

Creatures of the Night ◈ the MaraudersTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon