KADER

328 20 1
                                    

   Her yürek kendinin kaderidir.


-Tamam neyse Emre  sen bu dosyada
en iyi iki kişiyi seç.,dedim.

-Olur.Çok yoruldum be.,deyip sandalyeye yayıldı.

-Kahve?,diye sordu.

-Çok iyi olur.,dedi.

Aras şirket telefonundan üç kahve istediğinde artık işle ilgili konulara
geçiş yapmıştık.Kahveler geldiğinde mola verdik.Kahvelerimizi içtiğimiz sırada Ahmet içeri girip Aras'ın çaprazındaki koltuğa geçti.

-Kusura bakmayın. Biraz geç kaldım.,dedi mahçup bir şekilde.

-Sorun değil yeni başlamıştık zaten.,dedi Emre.

-Abi bugün aşiret toplantısı olduğunu biliyor muydun?,dedi Ahmet.

-Evet dün babam söylemişti.Sadece  aşiret büyükleri çağırılmış.,dedim.

-Bizi çağırmadılarsa çok önemli bir konu olmalı.,dedi Aras.

Bu işin içinde bir iş var ama hayırlısı.
Herkes işe gömülmüştü.Oda o kadar
sessizdi ki kağıt sesinden başka ses yoktu.Kapı çalınmasıyla Ebru içeri girmişti.

-Efendim.Toplantı için misafirler şirkete yaklaşmışlar.,dediğinde hepimiz ayaklandık.

-Tamam  geliyorum.,dedim.

Hepimiz toplantı odasına girdik.
Onları orda karşıladık.Toplantı için üç kişi gelmişti.Onları hoşnut etmeliydik.
Toplantı çok iyi geçmişti.Sadece kolleksiyon işi kalmıştı.
Misafirlerimizi  uğurladıktan sonra
tasarım bölümünü yapacağı sunu için tekrar toplantı salonuna geçmiştik.
Sunu hiç iç açıcı  değildi.Eski tasarımların üzerinde oynanılmış gibiydi.Burun kemerimi sıktım.Bu adamlara boşuna dünya kadar para ödüyoruz.

-Daha iyi tasarımlar yok mu?,diye sormuştu Aras.O da benimle aynı fikirdeydi.

-Efendim elimizden geleni yapıyoruz.,dedi tasarım şefi.

-Elinizden gelen bu mu yani?,diye bağırdım. Tasarım  şefi korkmuşa benziyordu.

-İki gününüz var eğer elinizden gele hála buysa sizlere ihtiyaçımız yok.,dedim.

-Ta..tabi efendim.,dediğinde ayaklandım.Sadece zaman kaybıydı.
DC ile anlaşmamız hayli zorlamıştı bizi.Ama anlaşmayı başarmıştık ve sudan sebeble  kaybedemeyiz.

Bir hışımla odaya girdim.Koltuğa geçip oturdum.Dirseğimi masaya dayayıp ellerimle şakağımı ovdum.
İçeriye çocuklar girip eski yerlerine geçmişlerdi.

-Sakin ol Murat.Ben hemen bugün tasarımcıları ayarlarım.,dedi Emre.

-Tamam ama işimizi  şansa bırakmayalım.,dedi Ahmet.

Kapı çaldığında personel müdürümüz Mustafa Bey içeri girmişti.

-Rahatsız etmiyorum değil mi efendim?,dedi tergince.

-Hayır.Bir sorun mu var?,dedim.

Çünkü Mustafa bey önemli bir konu olmadığında odama gelmezdi.

-Görmenizi istediğim biri var efendim.,dediğinde içeriye  bir adam girdi.Sol yanağındaki morluk dikkatimi çekmişti.

-Efendim bu mevsimlik işçilerimizi toplayan adam.Ethem.,diye tanıtı Mustafa bey.

-Size anlatacağ şeyler var.,diye devam etti.Ethem  denilen adam Mustafa beye bakıp onaylamasını bekler gibiydi.

-Evet sizi dinliyorum.,dedim.
Ethem bana döndü.

-Şey ...efendim.Ben işçilerin paralarını vermek için köye gittim.Köylülerden biri parayı az bulduğu için beni darb etti.,dediğinde sinirlerim iyice bozulmuştu.

-Birde şey dedi..şey.,söyleyip söylememekte  kararsız gibi görünüyordu.

-Ney dedi?,diye sordu Emre.

-Git o sahibine söyle mağbadını kaldırıp gelip kendi çalışsın tarlalarında.,dediğinde ayaklandım.

-Bu ne cürer.,dediğimde Ethem iyice sinmişti.Benim adamımı dövecekler bende görmezden geleceğim.Öyle mi?

-Bunu sana kim yaptı?,diye sordum.
Adam sanki zor bir soru sormuşum gibi  yerinde kıpırdandı.

-Soyadını bilmiyorum ama adı Mira.,dediğinde aynı anda

-Seni bir kız mı dövdü.,dedik.
Birbirimize  baktık.Ethem denilen adam utanmışa benziyordu.

-Tamam.Siz çıkın yarın halledeceğim.,dediğimde Ethem ve Mustafa  bey çıktılar.

-O kızı merak ettim şimdi.Koskoca adamı nasıl dövmüş öyle.,dediğinde üçüde gülmeye başladı.Onlara sinirle baktığımda sustular.Ben de merak etmiştim bu kızı.Neyse yarın görürdüm zaten.

İşimizi bitirdikten sonra hepimiz evlerimize dağıldık.Geldiğimizde akşam yemeğinin hazırlanmıştı bile.Ellimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra yemek masasına geçip oturduk.
Ahmet Rojin'e oturmasında yardım ettiğinde Rojin'in yüzü kızarmıştı.Herkesin önünde Ahmet'in onunla ilgilenmesi utandırıyordu onu.Hepimiz sessizce yemeklerimizi yemiştik.Babam Nebibe teyze'den üç kahve isteyip bana ve Ahmet'e döndü.

-Hadi erkek erkeğe konuşmayalı uzun
zaman oldu.,dediğinde terasa çıktık.

-Ee!Nasıl gidiyor?,dedi babam. Nebibe teyze kahveleri dağıttıktan sonra gitti.

-DC ile anl...
Babam sözümü kesmişti.
-Ondan bahsetmiyorum.Sevdiğin biri yok mu oğlum.,dediğinde Ahmet kıkırdamaya başladı.Sinirle ona döndüğümde kıkırdamayı kesti.Babama döndüm.

-Yok babama.,dedim.
Konu şimdi beli oldu.

-Ne kadar bekar kalacaksın?Sen bu aşiret ağasını  büyük oğlusun.,dedi.

-Baba buna vaktim yok.,dediğimde babam  doğruldu.

-Bu şirketi ben kurdum.Ne kadar zor olduğunu biliyorum ama bak güzel bir aileye sahibim.Kardeşlerinde öyle.,dedi.
Derin bir nefes aldım.

-Düşüneceğim.,dedim.En azından denerim.Bunu babam ve annem için yababilirim herhalde.

-Tamam o zaman hadi dinlenin biraz.?,dediğinde ayaklandık.

-Allah rahatlık versin.,deyip odalarımıza çekildik.
  
Duş aldıktan sonra yatağa uzandım.
Gözlerimi kapatıp uykunun beni almasını bekledim.

     Aşiret toplantından
Etrafta sessizlik hakimdi.Sessizliği
ilk bozan aşiretin en yaşlı büyüğü Nusret Ağaydı.

-Bilirsiniz ki Özdemir ve Yılmaz aşiretleri ile Karaca aşiretlerinin aralarında husumet vardır.,dediğinde

Sinan Özdemir ve Baran Yılmaz birbirlerine baktılar.İkisinde gerilmişti.

-Bu husumete bir son vermek için bir karar aldım.Kemal Karaca'nın kızı ile Baran Yılmaz'ın büyük oğlunu evlenmeli.
Bomba etkisi yaratmıştı bu sözler.Kimse hayır diyemezdi.
Ali Soy bu sözler karşında donmuştu.
Biricik yeğenini  nasıl verirdi bunlara.


Artık birleşsinler değil mi?

Merhabalar...
Bu bölüm uzun yazdım
Umarım beğenirsiniz..








MÜPHEMWhere stories live. Discover now