two

2.2K 217 45
                                    

4. Gün

Luke tam olarak bugün benimle birlikte yaşamaya başladı.

Gergindim çünkü onu tanımıyordum ama evde olmasını istiyordum. Çok iyi arkadaşlara sahip değildim ama gördüğüm kadarıyla Luke'un vardı. Şu da bir gerçekti ki, Luke'la aynı evde yaşayacaksak zaman içerisinde arkadaş da olacaktık. Ve doğal onun arkadaşlarıyla da zaman geçirmeye başlayacaktım. Daha iyi arkadaşlarım olacaktı. Her yönden kendimi karlı görüyordum.

Luke'un elinde son kutuyla salona geldiğini görünce "Bitti mi?" diye sordum.

"Bitti." dedi.

"Ne zaman yerleşmiş olursun?"

Kafasındaki bereyi çıkarttıktan sonra omuzları silkti ve kendini koltuğa attı. "Pekala, Nes biraz kendinden bahset."

Söylediği şeye kaşlarımı kaldırdıktan sonra "Bir dakika," dedim. "Nes?"

"Bu senin kısaltman oluyor." dedi.

Kaşlarımı yeniden kaldırdığımda oflayıp "Nerissa çok uzun." dedi. "Nerissa yerine Nes dersek daha kısa olur diye düşünüyorum." dedi.

Gülümsememek için hafifçe öksürdükten sonra "O zaman sana da L diyelim." dedim.

"Justin Bieber'a JB demeleri gibi mi?"

"Yani bir nevi."

Gülümsedikten sonra kafasını televizyona çevirdi. Bundan sonra konuşmanın bittiğini anladım. Bitsin istemiyordum. Canım sıkılıyordu ve yapacağım hiçbir şey yoktu.

İlgisini çekmek için boğazımı temizleyip "Kız arkadaşın ne zaman gelecekti?" diye sordum. Birkaç ay sonra geleceğini biliyordum ama konuşmayı sürdürmek için yeniden sormuştum.

Yüzüne gülümseme yerleştirdi. "Dört ya da üç ay sonra."

Her zaman anlatılan gözlerinin parlaması olayını Luke'da şu an görmüştüm. Kız arkadaşını gerçekten seviyor olmalıydı. "Adı ne?"

"Sam."

"Oh," dedim gülümsedikten sonra. "Küçükken Sam adını çok severdim."

Hafifçe güldükten sonra "Oksijen olayına bağlamak istemiyorum ama adın cidden uzun. Ama Sam çok kısa. Ne kadar tatlı değil mi?"

Monoton bir şekilde "Değil." dedim. 

Biraz bozulmuş bir şekilde "Sam'in kendisinden bahsetmiştim." dedi.

"Sam'i  tanımıyorum Luke."

Luke zor biri değildi ama ben zorlanan biriydim. Birlikte yaşamaya başladığın insanlarla iletişime geçip, onları tanıman gerekirdi. Sevgilini anlatmak değil. En azından ben böyle düşünüyordum.

Luke kutuyu yeniden kucağına alıp kalktığında "Arkadaşım birazdan gelir." dedi. "Senin için sorun olmaz değil mi?"

"Hayır." dedim. "Sorun değil."

Gülerek "Belki zamanla şu üç kişilik muhteşem arkadaş gruplarından oluruz." dedi.

Ben de gülümsedim. Luke kutuyu odasına götürüp, eşyalarını yerleştirmeye başladığında bahsettiği arkadaşı kapıyı çaldı.

Koltuktan tembelce ayaklarımı sallandırıp yavaşça kapıya doğru yürürken Luke'un Milkshake söylediğini duyduğumda biraz güldüm ve kapıyı açtım.

"Luke'un evi değil mi?" diye sorduğunda cevap vermeden kapıyı biraz daha açtım ve geçebilmesi için kenara çekildim.

Luke bu sefer bağırarak Milkshake söylediğinde gelen çocukla aynı anda "Kapa çeneni Luke!" diye bağırdığımızda, birbirimize bakıp güldük.

"Ben Michael." dedi ve elini uzattı.

Elini sıkarken "Nerissa." dedim.

"İyi arkadaş olacağız Nerissa." dedi.

O zaman Michael onu söylediğinde onu ciddiye almamıştım. Ama Luke'un bana kazandırdığı değerli şeylerden biri olacağını bilmiyordum. Ya da göğüs kafesimi parçalayan o hissi yaşarken yanımda duranın sadece Michael olacağını.


ApartmentWhere stories live. Discover now