three

2.1K 225 39
                                    

6. Gün

Salak. Luke tam anlamıyla salak. Eğer krep hazırlamak istiyorsa ve tarifini bilmiyorsa, internetten bakabilirdi. Hatırladığı kadarıyla yapmaya çalışmamalıydı böylece mutfağı mahvetmemiş olurdu.

Derin bir nefes aldığımda, her yere bulaşmış un yüzünden biraz öksürdüm. "Cidden Luke bunu yapmak zorunda mıydın?"

Kafasını yere eğdikten sonra "Özür dilerim." diye mırıldandı.

5 yaşında gibi davranıyordu. "Bu numara annende işe yarayabilir Luke, bende değil."

Kafasını kaldırıp kısılmış gözleriyle bana bakınca karşılık olarak kaşlarımı kaldırıp ona baktım. O kadar umursamaz davranıyordu ki çıldırmama neden oluyordu.

Calum mutfağa girince ikimiz de ona baktık. "Sen ne zaman geldin?" diye sorduğum da duvara yaslanıp elini salladı.

Luke'a geri döndüm ve "Temizle." dedim, "Hemen."

Ağzını tam açacağı sırada lafını böldüm. "Burayı bu hale ben sokmadım Luke."

Salona girdiğim de Michael'ı görünce hafifçe gülümsedim. Tanışalı iki gün olmuştu ve iki gündür eve geliyordu, ama garip bir şekilde rahatsız olmuyordum. "Günaydın." diye gülümsediğinde karşılık olarak gülümsedim ve yanına koltuğa oturdum.

Mutfaktan cam kırılma sesi geldiğinde omuzlarımı düşürüp "Lütfen sürekli böyle olmadığını söyle." diye sızlandım.

Michael hafifçe güldükten sonra "Malesef." dedi. "Her zaman böyle."

Hayal kırıklığıyla kafamı geriye attım. "Dışarıdan havalı görünüyordu."

Michael öksürmeye başladığında ona baktım. "Michael hey, iyi misin?"

Öksürmeye devam ettiğinde "Luke!" diye bağırdım. "Luke, Michael iyi değil!"

Üstünde mutfak önlüğüyle içeriye girdiğinde gözlerimi devirip yeniden Michael'a baktım. Bu sefer de Luke'a bakarak gülüyordu. "Michael," diye mırıldandım. "Ciddi bir şekilde normal olduğunu düşünmüyorum."

Bana bakmadan gözlerini devirdikten sonra konuştu. "Luke, Nes senin havalı göründüğünü söyledi."

Luke'un ağzı açılırken ve Calum'ın kahkahası mutfaktan buraya gelirken kaşlarımı çatıp Michael'a baktım. "Bunda gülünecek ne var?"

Michael yeniden güldüğünde, Luke "Sen!" diyerek yanıma geldiği gibi ellerimden tutup beni ayağa kaldırdı.

"Sen, Tanrım çok tatlısın Nes!" Kaburgalarımı kıracak derecede sıkı sarılırken Michael'a kurtar beni bakışlarımdan attım. Hiçbir faydası yok.

Kollarımı Luke'a hafifçe sararken, kafamı biraz omzuna bastırdım. İnsanlarla fazla sarılma geçmişim yoktu ama Luke güzel sarılıyordu. Kötü olduğunuzda sizi iyi hissettirecek kadar güzel sarılıyordu.

Nefes alırken bir nevi Luke'u kokladığımı ve uzun süredir sarıldığımızı anladığımda ellerimi Luke'un kollarına koyup hafifçe ittirdim. "Luke, yeter."

Boğazını temizleyip "Şey, özür dilerim." dedi ve mutfağa geri döndü.

Koltuğa oturup Michael'a baktım. "Kurtar beni bakışlarını gördüğünde o insanları kurtarman gerekiyor Michael." dedim.

Alaycı bir şekilde güldükten sonra "Sarılırken Luke'a çabuk alıştın." dedi. "Bilirsin bozmak istemedim."

Haklıydı. Çabuk alışmıştım ve bu normal değildi. Ve Michael'a da çabuk alışmıştım. Giderek garip davranmaya başlamıştım.

Ayağa kalkıp salondan çıkmadan önce durup bana döndü. "Biliyor musun Nes, aramızda en iyi kokan Luke." Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda gülümsedi. "Gerçi zaten sarılken fark etmiştin."

"Siktir git." dediğimde gülerek mutfağa gitti.

Fark etmiştim. O olmadığı zaman onun yastığıyla uyumamı sağlayacak kadar iyi kokuyordu. Ve bu canımı yakacaktı.

ApartmentWhere stories live. Discover now