"Ye Jin? Duyuyor musun beni?" Yine düşünürken onu duymamıştım.

"P...pardon. Dalmışım."

"Kendini çok yoruyorsun. Biraz ara versen nasıl olur?"

"Olmaz. Bir sürü yapacak şeyim var kafede. Ayrıca bu hafta En İyi Kafe'nin seçileceğini unutmadın değil mi?"

Elini hafifçe başına vurmuştu."Tamamen aklımdan çıkmış. Neden hatırlatmadın?"

"Şimdi söyledim ya." Derken telefonuma bir mesaj gelmişti. Bir an da elimdekileri bırakmıştım."Ne?!"

"N..ne?"

"Yarın kafeye bakmaya geleceklermiş puanlar verilecekmiş!"

"Ne?!"

"T...tamam sakin! Hazırlıklara erkenden başladığımız için hiç bir sorun yok. Çok az işimiz kaldı."

"Haklısın. Hadi onları da halledelim."

"Ben önce bir Jimin'le konuşayım. 1 saati geçmez gelirim."

"Tamam acele etmene gerek yok."

Kafe'den çıktığım da Jimini arayıp sahile gelmesini istemiştim. Biraz bekledikten sonra Jimin yanıma gelmişti.

"Neden çağırdın?"

"Öyle konuşmak için. Önemli değil."

"Neyi konuşacağız?"

Konuşurken bir yandan yürüyorduk.

"Farkında mısın? Son zamanlar da birbirimize hiç vakit ayıramıyoruz. Bir kaç aydır..."

"Farkındayım. İkimiz de çok yoğunuz. Bunu nasıl düzelteceğim hakkın da hiç bir fikrim yok."

"Sevgili gibi değil de, arkadaş gibiyiz. Birbirimizi eskisi kadar sevmiyoruz. Bunu ikimiz de biliyoruz değil mi?"

"Evet. Ay..."

Sözünü kesmiştim. "Arkadaş kalalım! Aramız bozulsun istemiyorum."

"Ben de."

Bir kaç dakika hiç konuşmadan yürümüştük. Hava biraz karardığın da saate bakmıştım ve benim kafe'ye gitmem gerekiyordu.

"Jimin ben kafe'ye gitmeliyim."

"Tamam. Görüşürüz..."

Hafif bir gülümseme ile yanından ayrılmıştım.

Kafe'ye gittiğim de içeride kimseyi görememiştim. Personel odasına girdiğim de Jungkook koltuğa uzanmış uyuyordu. Üzerine bir battaniye örtüp odadan çıkacakken Jungkook kolumu tutmuştu. Arkamı döndüğüm de bana bakıyordu.

"Beni kandırmayı çok mu seviyorsun?"

"Hayır sadece bu soğuk havada üstümü örtüp örtmeyeceğini merak ettim."

"Jungkook."

"Efendim?"

"Hava 30 derece'nin üzerinde farkındasındır umarım."

"Aa gerçekten mi? Ben zaten şaka yapmıştım."

"Aynen." Gülerek odadan çıkmıştım.

Geriye kalan bütün işlerimi hallettikten sonra odadaki tek kişilik koltuğa sığabileceğim şekilde yatmıştım.

Sabah uyandığımda kendimi Jungkook'un yerinde bulmuştum. Jungkook ise odada yoktu. Etrafı toparladıktan sonra odadan çıkıp Jungkook'un yanına gitmiştim.

"Bakıyorum da erkencisin bugün."

"Evet. Bugün önemli bir gün biliyorsun."

"Jungkook. Her şey için teşekkür ederim. Senin için ne yapsam ödeyemem bunu."

"İçimden geldiği için yapıyorum. Önemli değil."

Bir kaç gün sonra...

Günlerdir sonuçları bekliyorduk ama hala gelmemişlerdi. Hiç umudumuz kalmamıştı.

Jungkook sabah kafe'den içeriye girerken elinde bir zarf tutup havaya kaldırıyordu. Çok mutluydu.

"Ne oldu? O zarf ne?"

"Kendin bak ve gör." Elime zarfı vermişti. Zarfı açtığım da inanamayıp tekrar okumuştum. En İyi Kafe biz seçilmiştik!

Mutluluktan Jungkook'un boynuna atlayıp ona sarılmıştım. O da bana karşılık vermişti. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki ne yaptığımın farkında bile değildim.

"Ye Jin. Sabaha kadar böyle mi duracağız?"

"Ah, şey... Özür dilerim." Diyerek ondan ayrılmıştım.

"Bunu kutlayalım o zaman!" Bu sefer bara girmeyecektik. Burada kafede kutlayacaktık.

Akşama kadar Jungkook ile eğlenmiştik. Çok güzel bir gündü.

"Benim artık gitmem gerekiyor."

"Tamam."

Jungkook kapıdan çıktıktan sonra bana göz kırpıp girmişti. Kapıyı kapattığım da duvara yaslanıp kendi kendime sırıtıyordum. Bu his bana en son Jimin ile tanıştığımız da olmuştu.

Gece yarısı olmuştu. Uyuyamıyordum. Jungkook aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Özellikle de ona sarıldığım da ki kokusu. Ahh... Neler düşünüyorum ben böyle?

Jimin:

Ye Jin'i tebrik etmek için kafe'ye gidiyordum. Ama girmeden önce içeriye biraz göz gezdirmiştim. İkisi de çocuklar gibi mutluydular.

Ama artık sorun yoktu. Ne de olsa birbirimizi artık sevmiyorduk. Jungkookla aramızda olan küslüğün de bir anlamı yoktu. Her ne olursa olsun biz abi kardeştik, arkadaştık. Onun mutluluğu benim mutluluğum sayılırdı.

Ye Jin:

Jungkook ile masada bir şeyler atıştırırken hala dünki gibi hissettiğimi fark etmiştim. Her zaman ki Ye Jin. Kendimi kandırıyordum.

"Jungkook. Sana bir şey soracağım."

"Sor tabii."

"Hala beni seviyor musun?" Utanmış gözüküyordu. Cevapta veremiyordu. "Söyle lütfen."

"Evet seviyorum."

Sanırım henüz bunu söylemek için hazır değildim. Ama eninde sonunda söyleyecektim.

"S...sanırım ben de senden hoşlanıyorum."

Bunu dememi beklemiyordu ama çok sevinmişti. Ayağa kalkıp bana sarılmıştı. Ve dudağıma bir öpücük bırakmıştı.

Son...

Yeni bir kitaba başladım okuyabilirsiniz. Başrolde yine Jimin var...

useless | pjm jjkWhere stories live. Discover now