5. EPİSODE: -ÖLÜ LEBLER-

2.2K 149 160
                                    

Merhaba, uzun bir zaman sonunda ben geldim ve içime sinen uzun bir bölümle geldim.

Düşüncelerinizi merak ediyorum. Yorumlarınızı, hele ki eğlenerek okuduğum paragraf arası yorumlarınızı hevesle bekliyorum.

Bölüm şarkıları;

Coldbones - Far From Living
God Is An Astronaut - Age Of The Fifth Sun
God Is An Astronaut - Point Pleasant
Nevermind The Name - Clouds

¤¤¤

5. EPİSODE: -ÖLÜ LEBLER-

Biraz, yılgın ve bitkindim. Ciğerlerime birikmiş acı, irin dolu bir ödem gibi nefesimi güçleştiriyordu, varlığından şüphe etmeye başladığım ruhum fazlasıyla acıyla bütünleşmişti. Öyle ki, bir ruh bu kadar acı olamaz ve bu kadar acı veremezdi. Yaşamaktan yorulmuş halimin başka açıklaması yoktu... Bazen nefes almak zor gelirdi, aldığın nefes önce ağzında acı bir tat bırakır, ciğerlerine dikenlerini batırarak yara yara ilerlerdi. O dikenler irin dolu acı ödeminin bedenime nüfus etmesine neden oluyordu.

Yorgunluğuna rağmen insan, doğasının gereği merak ederdi. Ben çoğu zaman arınmış merakımla rahattım, hatta insanların iğnelemelerine maruz kalır ve umursamazdım fakat şimdi karşımda oturan adamın arabada sorduğum soruya vereceği cevabı merak ediyordum.

"Neden hâlâ lisedesin?" diye soran Deniz'le bakışlarımı bacaklarıma sürtünen kediden çekerek kuzenime çevirdim. Benim ilk gördüğümde dikkat etmediğim konuya Deniz ilk görüşte müdahale etmek istemişti. "Genelde askerden kaçmayı üniversitede yaparlar."

"Henüz bitmeyen işlerim var." diyen Merih'e baktığımda gökyüzü gözleri kısılmış koyu kirpiklerinin arasında gizleniyordu, kaçmaktan ziyade avını izleyen bir kurt gibiydi. Avının en zayıf noktasını belirlemeye çalışıyordu ve belirlediği an saldırmaktan geri durmayacaktı. Asla izin vermezdim.

"Kaç yaşındasın?" Deniz'in sorusuyla gözlerimi devirmek isterken kendimi tuttum fakat meraksızlığıma küçük Mira gözlerini gösterişle devirdi, dikenli tellerin arkasında merakla duyacağı cevabı bekliyordu.

Gökyüzü gözler alayla parlarken güneşin ayı kandırışını izledim, ölü dudakları kıpırdamazken gökyüzündeki yıldızlar alayla kahkaha atarak titriyorlardı. "Yirmi beş yaşındayım."

Yüzümün önüne gerilmiş ifadesizlik duvarına sığınarak şaşkınlığımı gizledim, bakışlarım gözlerinden ayrılarak yüzünü inceledi, izler oradaydı ve geçmişin sırlarını taşıdığına emindim. O, rengini gökyüzünden alan gözlerinde çok sır gizliyordu, binlerce yıldızın cesetleri vardı.

Evet, on sekiz yaşında olmadığını anlamıştım ama benden sekiz yaş büyük olduğunu hiç düşünmemiştim. Yaşın ne önemi vardı ki? Yıllarını tecrübelerle ve acılarla doldurmadan büyüyemiyordun...

Fazla büyümüştüm... On yedi yaşında bir genç kıza göre çok çabuk büyümüştüm. Aslında her insanın şu yaşta büyüdüm ya da hayatı anladım dediği bir yaş vardı. Ben üç yaşında anlamıştım. Üç yaşında. Sadece üç...

Deniz'in sallanan bacağıma koyduğu eliyle bakışlarımı ona çevirdiğimde endişeli bakışlarıyla gözlerimi hızlıca kırpıştırdım ve farkında olmadan sallamaya başladığım bacağımı durdurarak sertçe yutkundum. Deniz'in soran gözlerine bakarak başımı onaylarcasına salladım ve ayağa kalktım.

"Yüzümü yıkayıp geleceğim."

Bakışlarımı Merih'e değdirmezken onun soğuk bakışlarının ürpertisi bedenimde geziniyordu. Arkamı dönerek tuvaletlerin olduğu yere ilerlerken Merih'in kaç yaşında büyüdüğünü düşündüm, çocukluk yıllarında olduğu kesindi. Alnındaki izler yılların da emarelerini taşıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 20, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ASİWhere stories live. Discover now