ben, seni kaybettim

296 13 174
                                    

ilhamkırıntısına ithafen yazılmıştır.

"If I betrayed our lonely nights
Spent
Out like a light
With
No kiss goodnight"

multimediadaki şarkıyı belirtilen kısımda açmanızı rica ediyorum, umarım keyifle okursunuz..


"Sehun sana anlatacaktır."

Gökyüzünün göğsümde parçalandığını hissediyordum, yönünü kaybetmiş bir uçurtma gibi kaymıştı ellerimden düşüncelerim, örümcek ağının ortasına düşmüş sonumu bekliyordum, sonraki hamlenin beni bitirmesini ve bu lanet kabusun karanlığını yenebilmeyi.

Göğüs servisinin ortasında elimdeki dosyaları titremekten doğru düzgün tutamıyorken gözlerine bakıyordum, nefret renkli harelerinde tazeydi. Kim olduğumu biliyordu, neler olduğunu biliyordu, benden hesap sorabilecek kadar benimsemişti üstelik. Aklımdaki düşünceler kuyrukları yıldızların eteklerine takılmak istercesine uzaklaşıyordu, kavramak ne zordu. Sehun şayet sığınacak bir liman bulmuş ve onunla soluklanmış ise belki de kızamazdım, kızmaya hakkım yoktu. Göğsümün ortasında üfleyen ateşe bu yüzden anlam veremiyordum, benden çoktan vazgeçseydi beni öylesine öper miydi, gözlerimin içine yeni bir galaksi sığmış gibi sızar mıydı karanlıklardan yahut ellerimi sıcak bir iklimin ortasında esen rüzgarlar gibi okşar mıydı, bilmiyordum.

Yapabildiğim yalnızca göğsümün içine sığmayan bu kalbin çıkardığı sesleri bastırmaya çalışmak ve hiç tanımadığım birinin gözlerinde yansıyan nefrete bakmaktı.

Sehun sana anlatacaktır, demişti. Neler olduğunu bilmiyordum, öğrenmek istediğimden emin değildim. Duyacaklarımın hoşuma gitmeyeceğini seziyordum, belki de beni dönülmez bir yara ile hırpalayacak ve kabul etmek zorunda kaldığım bir gerçek olarak çakılı duracaktı aklımda. Sehun da mı böyle hissetmişti beni gördüğünde, kaçmak istediği bir gerçeğin karşısına aniden çıkması mıydı onu mahveden yoksa her şeyin değiştiği hayatlarımızda konuşacak onca şey varken suskunluğun her şeyi düzelteceğine inanması mıydı, çözmek zordu. Zemin ayaklarımın altından kayıyordu ve ben durduramıyordum zamanı.

Bir düş vardı, bir düşüş vardı bizim için, geceler boyunca yalnız kaldığımız serin boşluklarda ona uzanan ellerimi kavramasını beklerken beni ne denli özlediğini düşünüyordum. Aklından çıkaramadığı gülüşüme ne vakit dokunacağını ve beni sıkıca saracağını,  sabırsızlanan yüreğinin heyecanı ile kutsayacağı bu aşka ne zaman kavuşacağımı düşlüyordum. Aynı düş için, aynı boşluktan kaç kere düştüğümüzü sorgulamadan uzandığım kollarında son bulan geceler için bekliyordum. Bulduğum ise katran siyahı bir hayal kırıklığıydı.

Yutkundum, boğazımdan geçen binlerce anı vardı, ama yutkundum.

Kuruyan dudaklarımı ıslatarak aldığım nefesin ciğerlerime sığmadığını hissederken attığım adımın sonunun nereye gideceğini düşünmüyordum, evrenden beni silecek olsa dahi duymak istiyordum gerçekleri.

Sehun'un odasının açılan kapısının mekanik sesi ile irkildiğimde içeriye süzülen bedenini boğuk çıkan sesimle durdurdum, kuzgunu andıran bakışları ile omzunun üzerinden bana baktığında duruşumu düzeltmeye çalışsam da boşunaydı.

"Sana neden inanayım?"

"İnanmanı gerektirecek hiçbir şey söylemedim, Kim Rise. Ama inan bana, buraya gelebilecek kadar yüreksiz olduğunu bilseydim Sehun'u daha önce korurdum senden, kalbinden."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 22, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

sillage•oh sehunWhere stories live. Discover now