Chapter 3

188 24 14
                                    

'...Come along with me,
To a cliff under a tree...'

Profesör McGonagall bir elini beline, diğerini kürsüye koymuş bir şekilde öğrencileri izliyordu. Yüzünde ciddi -biraz da sinirli- bir ifade vardı. Profesör'ün gözleri sessizleşmiş kalabalığı tararken, "Bu rezilliği yapan her kimse itiraf etsin."dedi katı bir sesle. Belindeki elinin işaret parmağını havaya doğru sallıyordu şimdi.

Havada süzülen süpürge, bir unicorn'u andırırcasına beyaza boyanmıştı. Her on saniyede bir aşağıya rengarenk toplar gönderiyordu. Eğer toplardan biri üzerinize düşerse günün geri kalanını bir gökkuşağı olarak geçiriyordunuz. Şu an salonun yarısına olduğu gibi.

Cassie tüm bakışların ona ve James'e döndüğünü fark ettiğinde yerinde rahatsızca kıpırdandırken McGonagal, genişlemiş burun deliklerinden yavaş bir nefes aldı. "Mr Potter, Miss Malfoy."dedi bakışları onları delip geçerken. "Kendinizi açıklamanız için size bir dakika veriyorum."

Cassie bu suçlama karşısında tepkisiz kalmak için elinden geleni yaptı ama dudağının yukarıya doğru seğirmesine engel olamadı. "Kalbimi kırıyorsunuz, Profesör!"dedi alınmış bir sesle. Eli anında kalbine gitmiş, boşta kalan eliyle havada bir noktayı gösteriyordu. "Şaheserimize nasıl rezalet dersiniz?!" Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana sallayarak, "Daha önce bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum."dedi.

James boğazını temizledi. "Tüm saygımla, Profesör. Biz bu eserimizde unicornlara yapılan saygısızlığı, umursamazlığı," Cassie'nin elini tutarak geri geri yürümeye başladı. "onların yaşam alanında yaptığımız sonu olmayan ihlalleri, sanki onların efendileriymiş gibi davranmamızın, hayatta kalmak için kanlarını içmemizin ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalıştık. Eğer bu kadar bile saygınız yoks- GÖREV İPTAL, GÖREV İPTAL! KAÇ!"

Remus çantasına çeşit çeşit çikolatalar yerleştirirken bir yandan da alt dudağını kemiriyordu. "İşte oldu!"diye bağırdı, en sonunda çantayı kapatabilmenin sevinciyle.

Her sene yaptıkları pijama parisi günü -genelde Effie'nin kafayı yemesiyle sonuçlanırdı- gelip çatmıştı. Genelde Potter'larda yapılan bu tarihin önemli dönüm gecesi, bu sene de James'in bir daha salonun ortasında orman büyümeyeceğine dair sözlerine talihsiz bir şekilde inanmaları sebebiyle onlarda yapılıyordu.

Kafasını iki yana salladı Remus. James'in ailesi için üzülmediğini söylese yalan olurdu. Geçen sefer avizede sallanan maymunu evden atmaları bir haftalarını almıştı. Ve onlar hala iyi niyetli bir şekilde, Remus, Sirius ve Peter'i evlerine kabul etmeye istekliydiler.

Ağır çantasını güçlükle omzuna takarken kapının açıldığını duydu. "Ağır görünüyor. İçine pijama koydun mu? Diş fırçası?"

Remus sırtında çantayla dondu kaldı. Hayal kırıklığıyla inledi ve yavaşça arkasına döndü. Annesinin eğelenen bakışları düzenli odada, avizenin boncuklarını kemiren baykuşta, yerdeki çikolata kutusunda ve duvarda gezindikten sonra nihayet onun yüzüne kaydı.

"Hayır,"dedi büyük bir hüzünle. Dudakları aşağı doğru bükülmüştü. Çantayı kapatmak için o kadar uğraştıktan sonra gereksiz birkaç eşya için açması...

Mrs Lupin kapının kirişine yaslanmış halde oğlunu izliyordu. Kıpır kıpır yerinde duramayan bir kadındı. Açık kahverengi, parlak saçları omzuna dalgalanarak iniyordu. Yüzü sıcak bir gülümsemeyle aydınlanmıştı. Yuvarlak ela gözlerinin üzerine inen kahküller, onu olduğundan da genç gösteriyordu.

𝔑𝔬𝔫 𝔄𝔡𝔢𝔭𝔱𝔬 𝔇𝔢𝔭𝔯𝔢𝔫𝔰𝔲𝔰Where stories live. Discover now