Özel Bölüm: "Hoş Geldin"

Start from the beginning
                                    

"Ne, ne oldu? Doğuruyor muyuz?"

Alıklığına göz devirecekken bütün kurs başımıza toplanmıştı. Herkes hep bir ağızdan doğru nefes alma şeklini gösterirken ben çığırıp duruyordum. "Aras, hadi gidelim! Hastaneye gidelim!"

Kafasında bebek beziyle bizi izleyen Mert, kurs hocasının omzuna bir tane yapıştırınca kadın yalpaladı. "Kız sen ne biçim hocasın? Doğurtsana çocuğu!"

Sahte doğumum bile olağanüstülüklerden ibaretti.

"Ben ne anlarım doğumdan? Benim işim eğitim vermek." dedi kadın panik bir ses tonuyla. Mert kadını bir kez daha ittirdi ve karşıma geçip nefes almaya başladı.

"Sıcak su ve bez getirin. Ikın Maral."

Ekim elini ben niye bu adamla evlendim der gibi kafasına vururken Mert'i dürttü. "Senin karın kadın doğum uzmanı biliyorsun değil mi?"

"Ama filmlerde böyle oluyordu." dedi Mert heyecanı sönerken. Aras'ın kolunu çimdikleyip bir kez daha bağırdım. "Hayatım, götürsene beni hastaneye! Hocam size de veda edeyim, malum geliyor sıpa. Biz daha uğramayız buralara, darısı sizin başınıza. Hadi Allah'a emanet."

Ben konuşurken Aras beni dikkatli bir şekilde kucağına almış, kapıya doğru yürümeye başlamıştı bile. Ekim ve Mert de eşyalarımı almış peşimizden geliyorlardı. Odadan ayrılacağımız sırada bütün ebeveynlere el salladım ve karşılığını aldım.

Aras korkuyla boncuk boncuk terlerken arabanın yanına gelmiştik bile. Acı çekiyormuş numarası yapmayı kestim ve Aras'ın gözlerine diktim gözlerimi. "İndir beni."

"Ne?"

"İndir beni, doğurmuyorum."

"Ne?!" diye bağırdı bir kez daha. Beni sakince yere indirirken bu numarayı nasıl yediğine yanıyordu.

"Kafan çok acıyor mu?" dedim saçlarını çekerek yaraya bakmaya çalışırken. Mert ve Ekim heyecanla buraya doğru koştururken Mert kafasındaki bezi düşürdü ve geri dönüp aldıktan sonra nefes nefese yanımıza geldi. "Doğdu mu? Nerede hani? Yediniz mi yoksa çocuğu?!"

"Evet yedim, seneye de doğururum artık."

Mert şaşkınlıkla elini ağzına götürdüğünde saflığından mı yoksa zekâ seviyesinin düşüklüğünden mi böyleydi, onu düşünüyordum.

"Sizin rezilliğini örtmek için yaptım, doğurmuyorum. Kocamın kafasını yarıyordun!" diyip bir tane koluna yapıştırdım.

"Sanki bilerek yaptım ya! Sıddık Efe'nin bacağının kopası varmış demek ki, gitti amcasının kafasına yapışıverdi."

Arabanın kapısını açıp ayaklarım kaldırıma denk gelecek şekilde oturdum ve soluklanmaya başladım. Ekim de aynı şekilde arka tarafa oturmuştu.

"Bir şeyler yemeye gidelim bari, acıktım ben."

"Buraya gelmeden bir saat önce yemek yediğimizi biliyorsun değil karıcığım? Benim gibi bir pis boğaz bile bu kadar yemiyor da hatırlatayım." dedi Mert bileğindeki saate vururken. Ekim, Mert'e sinir bozucu bir bakış atıp konuştu.

"Senin gibi bir pis boğaz iki can taşımıyor çünkü! Ben değil bebek acıktı."

"Tabi canım tabi, ben acıkınca da ben değil midem acıkıyor zaten." dedi sessiz sessiz. Ama pek tabi, söylediği şey duyuldu ve Ekim, Mert'e dil çıkarıp arabanın içine girdikten sonra kapıyı kapattı. Mert, Aras'a dönüp kolundan tuttu.

"Ocağıma erik ağacı dikecek bu kadın Aras, batacağım."

Aras, Mert'in elini kolundan çekti. "Koskoca şirketin var ne batması? Hem erik değil o çilek."

Çoban YıldızıWhere stories live. Discover now