Bölüm 59

100 3 0
                                    



Hilafet Makamının Korunmasında Dinî ve Siyasi Çıkar ve Zorunlu Bulunduğunu Zannedenlere Verdiğim Cevap

Efendiler, Hilâfet Makamının korunmasında, dinî ve siyasî çıkar ve zorunluluk bulunduğu inancında olan bazı kimseler, bildirdiğim kararların alınmakta olduğu son dakikalarda, Hilâfet görevini kendi üzerime almam teklifinde bulundular. Bu gibilere, hemen gereken red cevabını vermiştim.

Yeri gelmişken başka bir noktayı da bildireyim. Büyük Millet Meclisi Hilâfet'i kaldırdığı zaman, din bilginlerinden Antalya Milletvekili Rasih Efendi, Kızılay adına, Hindistan'da bulunan bir kurulun başkanlığını yapıyordu. Rasih Efendi, Mısır'a uğrayarak Ankara'ya döndü. Benimle görüşmek isteyerek şunları söyledi: "Gezdiği ülkelerde Müslüman halk, benim halife olmamı istiyormuş... Yetkili İslam kurulları, bana bu durumu bildirmek üzere Rasih Efendi'yi vekil etmişler." Rasih Efendi'ye verdiğim cevapta, Müslümanların bana olan bağlılık ve sevgilerine teşekkür ettikten sonra dedim ki: "Zatıaliniz, din bilginlerindensiniz. Halifenin, devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz. Başlarında kralları, imparatorları bulunan halkın bana ulaştırdığınız dilek ve tekliflerini ben nasıl kabul edebilirim. Kabul ettim desem, buna o halkların başında bulunanlar razı olur mu? Halifenin emir ve yasakları yerine getirilir. Beni Halife yapmak isteyenler, emirlerimi yerine getirebilecekler midir? Durum böyle olunca anlamı ve fonksiyonu olmayan asılsız bir sıfatı takınmak gülünç olmaz mı?"

Efendiler, açık ve kesin olarak söylemeliyim ki, Müslümanları, hâlâ bir halife korkuluğu ile uğraştırıp aldatmak gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye'nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyuna kapılıp hayal kurmak da, ancak cahillik ve gaflet eseri olabilir.

Rauf Beylerin, Vehip Paşaların, Çerkez Ethem ve Reşitlerin, bütün yüzelliliklerin1, kaldırılmış Hilâfet ve Saltanat hanedanı mensuplarının, bütün Türkiye düşmanlarının, elele vererek aleyhimizde durmadan ateşli bir şekilde çalışıp uğraşmaları din gayretiyle midir? Sınırlarımıza bitişik merkezlerde yuvalanarak, hâlâ Türkiye'yi yok etmek için "Mukaddes İhtilâl" adı altında haydut çeteleri, suikast tertipleriyle çılgınca aleyhimizde çalışanların maksatları gerçekten mukaddes midir? Buna inanmak için, gerçekten kara cahil ve koyu bir gafil olmak gerekir.

Müslümanları ve Türk Milletini en alt seviyeye düşmüş sanmak ve İslâm dünyasının vicdan temizliğinden, ahlâk ve karakterindeki incelikten, alçakça ve canice maksatlar için yararlanma yolunu tutmak, artık o kadar kolay olmayacaktır. Küstahlığın da bir derecesi vardır.


Başarısızlığa Uğratılan Büyük Bir Komplo

Şimdi, saygıdeğer Efendiler, isterseniz, size büyük bir "komplo" konusunda bilgi vereyim. 1924 yılı Ekimi'nin 26. günü, geç vakit, Birinci Ordu Müfettişi'nin Müfettişlikten istifa ettiği bildirildi. Müfettiş Paşa'nın, Genelkurmay Başkanlığı'na verdiği istifa yazısı şudur:

Genelkurmay Başkanlığı'na

Bir yıllık ordu müfettişliğim boyunca, gerek teftişlerim sonunda verdiğim raporların ve gerekse ordumuzun yükseltilmesi ve güçlendirilmesi için sunduğum tasarıların dikkate alınmadığını görmekle üzüntü ve endişem çok büyüktür. Üzerime düşen görevi, milletvekili olarak daha büyük bir vicdan rahatlığı içinde yapacağıma tam inancım olduğundan, Ordu Müfettişliği'nden ayrıldığımı bildiririm, efendim.

Millî Savunma Bakanlığı'na da bildirilmiştir.

Kâzım Karabekir

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin