İblisin son merhabası

4.7K 415 435
                                    

Cehennem ve Cennet arası bir arafta yaşıyoruz. Bana göre dünya daima Araf'tadır. Bir yanımız Cehennem. Ve bir yanımız Cennet. Şeytanlar cenneti arzular, Melekler ise daima yasak bir merak ile Cehennemi merak eder. İnsanoğlu ise, işte insanoğlu öyle nankördür ki her ikisini de ister.

Kalabalık bir şekilde transit şeklindeki arabadan indiğimizde hemen yanımda duran Aron'un sıcak nefesini ensemde hissettim.
"Yanımdan uzaklaşma."

Ne diyeceğimi bilemeyerek titrek bir nefesle tepkisiz kaldım. Kimsenin korumasına elbetteki ihtiyacım yoktu. Kendi başımın çaresine bakabilirdim. Buna rağmen Aron bana uyarıcı bir bakış atmaktan geri durmadı. Sanırım onu onaylamamı beklemişti.

"Bunlar bok yerine para mı sıçıyor acaba?"

Efe'ye onaylamaz gözlerle bakan
Ege belli ki ona vurmamak için kendini zor tutuyordu. "Biz de zenginiz Efe, unuttun mu?"

"Unutmadım tabi ikiz. Ama bizim bahçemizde tavuz kuşu yok! Bizim bahçemiz de kırlangıç var. Karga var. Ağaçkakan var. Fakirliğin gözü kör olsun!."

Ajitasyon yaparak yüzünü buruşturup eliyle gösterdiği yere bakınca gerçekten de iki tane tavuz kuşu gördüm. Büyük bir bahçede biri rengarenk bir diğeri bembeyaz tüylere sahip iki tane tavuz kuşu vardı . Hayatında ilk kez onlara bu kadar yakından şahit olmanın verdiği heycanla bir adım atmıştım ki, Aron kolunu karnıma dolayıp buna engel oldu. Bulduğu her fırsatta bana dokunmaya çalıştığının farkındaydım ama bu sefer güzel manzaraya o kadar dalmıştım ki ona engel olmayı düşünmedim bile. Sadece sonsuz gibi görünen yemyeşil bahçeye bakıyordum. Bir an yalın ayak o çimenlerin üzerinde koşmayı hayal ettim.

Karşımdaki manzaraya heycanlı gözlerle bakarken tavuz kuşlarının güzelliğini bile fark edememiştim.

Kapının önünde bekleyen onlarca siyah takım elbisesi koruma vardı. Siyah güneş gözlükleri ve kulaklarındaki kulaklıklardan çok her birinin beline taktığı siyah silahları fark etmemek imkansızdı. Arabadan indiğimizden beri gözlerini kırpmadan üzerimize kitledikleri bakışlar çok tedirgin ediciydi. Biliyordum ki eğer patronları geleceğimizden haberdar olmamış olsaydı değil bu kapıyı, giriş kapısından bile geçemezdik.

Konsül Jack bizim için konuşmuş ve bir görüşme ayarlamıştı. Aron sahiplenici bir şekilde uzun parmaklarını bel boşluğuma koyup beni yönderdiğinde onun bu sahiplenici tutumunu göz ardı ettim. Başımı tekrar kaldırdım ve büyük Strasser malikanesine baktım. Tanrım babam da zengindi ama bu malikane karşısında bir hiç kalırdı.

Malikane tamamen cennetler ülkesi kadar güzel ve imkansızdı. Kapıdan çıkan bir adam bize ilerleyince hepimiz ona baktık. Uzun gri saçlarını arkadan at kuyruğu yapmıştı. Oldukça zayıf, ama buna rağmen uzun boyluydu. Onunda üzerinde siyah takım elbise vardı ama yanından geçtiği adamların hürmetle başlarını eğdiklerini görüyordum.

Çatık kaşları altına bir şahin kadar keskin gözleri ve kemerli burnu ile adamdan ürkmüştüm. Gözlerini herkes üzerinde dolaştırıp en son benim üzerine sabitlendiği an Aron'un belimdeki parmakları sıklaştı.

Yutkundum ve bedenime saldığı sıcaklığı yok saydım.

"Esir Alkan?"

Başımı salladım. Adamın gırtlaktan gelen kalın sesi tüylerimi diken diken etmişti. Karşımızda durunca bizim de adımlarımız durmuştu. Konsül Jack' in son sözlerini anımsadım.

KAM+18 (Tamamlandı) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora