33.BÖLÜM: "KALPTEN NİŞANLI."

En başından başla
                                    

"Yemezler kalbimin sultanını. Senin kalbinin sultanı belli..." Çocuk gibi omuzlarını silkmişti. Bazen sana o kadar çok benzetiyordum ki çocuksu tavırlarınızı yüzlerimde gördüğümde birbirinizi karıştıracak gibi olabiliyordum. Ellerimi omzuna kondurdum, avuçlarım yuvasını ağaç dallarına yapmış bir kuş gibi yerleşti, parmaklarımı bastırdım. "Senin yerin değişmez," dedim. "İlk önce kalbimi sen keşfettin." Gözleri her duygulandığı an olduğu gibi doldu. İçindeki anlamlara sarılıp uyumak istedim, küçükken göğsüne başımı koyduğum zamanki huzuru hissettim. Derisinin altına gömülen parmaklarımdan ruhuna hisler akıyordu.

"Kimse, ben dahi bilmezdim kalbimin yerini. Senin sayende öğrendim ben her şeyi. Annem, canımın diğer yarısı." Göz pınarlarından akan bir damla gözyaşını parmaklarımın ucuyla sildim. Senin ve annemin mutluluktan gözyaşı döküyor olmasına bile bazen dayanamıyordum. "Bana yürümeyi, özgür olmayı, ahlakı ve her şeyden çok koşmayı öğrettin sen. Canım benim..." Başımı alnına yasladım. Gözlerinden firar eden kaçak gözyaşları yanaklarını tutan parmak uçlarımı ıslattı. "Sen bir konuda haklısın," Gülümsüyordu. Göz çukurcuklarından damlayan gözyaşları, uzun bir çizgiyi takip ederek dudaklarını öpüyordu. 

"Sen benim canımdan ziyade hayatımsın." 

"Ay ama oğlum!" Alnını hızla çektim alnımdan. "Fena ettin bak beni iki dakika da görüyor musun?" Gözlerinin içindeki kırmızı, ince kılcal damarlar kızarmıştı. Gözlerini ovuşturdu.

"Kızdırmıyor da kendine," dedi. "Eşek sıpası seni." 

Annemin kollarına attım kendimi, tıpkı senin limanlarına sığınmışçasına. Küçücük elleriyle sıkı sıkı sarıldı bana. "İyi ki doğurmuşum seni." Kalbindeki şefkati tattığım için Rabbime şükrettim. Olmasaydı böyle olmazdım. "İyi ki benim oğlumsun."

"Sen de iyi ki benim anne-" Kapı gürültüyle açıldı. İrkilerek boynuna eğdiğim gözlerimi ve başımı kaldırarak kapıdaki sinirli kişiye baktım. Oyun konsolumun dibine geçmiş, bize bakıyordu. "Karımı geri ver." Dedi, ciddi bir sesle. Gülme hissini güçlükle bastırdım. Annem geriye çekildi. Kaşlarını çatmıştı. Babam, kızaran gözlerini gördüğü an annemi kollarının arasına çekip aldı. Kısa bir an düşecek gibi oldular fakat annem babamın göğsüne tutunarak dengeyi sağlamıştı.

"Karımı niye ağlatıyorsun, hergele?" Yeni yeni duyduğum tabirlere şaşırsam mı yoksa üzülsem mi bilememiştim. "Karın beni seviyor." Bilmiş bilmiş baktım, kollarımı göğüs kafesimin üzerinde sıkarak, tıpkı bir yılan gibi birbirine geçirdim. "Bizi ayıramazsın." Gözlüklerini düzeltti. Annemi kollarının arasında sabitleyerek kapıyı açtı. "Ayırdım bile, aha da bak..." Kapının ayağına takılıp düşeceklerdi ki babam annemi ittirerek kapıyı kapadı. "Ayırdım!" Kahkahamın üzerine annemin de kahkahası eklendi ve bir sevinç dalgası üzerimize çarptı.  

"Hazırlan hergele!" Babam sesindeki kıskançlığı uyutamamış, sakinleştirememişti.

Annemse kahkaha atmaya devam ediyordu, yüzümdeki gülümsemeyi yok etmeden dolabımın başına geçtim.

Annemin de dediği gibi şimdi ben ne giyecektim?

🥀

İnsanın kalbinde uyuttukları mı yoksa kalbinde öldürdüklerimi daha değerliydi?

Sizin evinizin kapısına vardığımızda boynumu sıkan kravatı çekiştirdim. Ellerimin arasındaki beyaz gül demetini ve çikolata kutusunu düşürmemek için elimden geleni yapıyordum. Tir tir titriyordu parmaklarım. Heyecan bedenimi germişti ve bir susuzluk heyecanımı kana kana içmişti. Dudaklarımın kuruduğunu hissettim ve dilimle onu ıslattım. Derin bir soluğu ciğerlerime çekerek zilin üzerine parmaklarımı bastırdım. Annem ve babam sağımda ve solumda tıpkı benim gibi heyecanlıydılar.

Kapı altı ya da yedi saniye içinde açıldı.

Kalbim göğüs kafesimdeki çiçekleri pata küte döktü ve ilk yaş günümde ilk defa kar gördüğümdeki gibi bir mutluluk, zincirlerini kırarak çiçeklerini serbest bıraktı.

Sen vardın. Üstünde mavi zeminli çiçek desenli bir elbise, dizinin dibinde bitiyordu. Dudaklarında pembe bir ruj vardı göz kapaklarını açık maviye boyamıştın. Dalga dalga beline dökülen saçlarına baktım, bir rehine benziyordu. İçine çekip alan, uyutan ve akıntısına karşı koyulamayan bir nehirdin. 

"Hoş geldin."

"Hoş bulduk." Elimdeki çiçekleri kucağına verdim. Parlayan bakışlarını bedenimde hissederek eğildim ve ayakkabımı çıkardım. Annemle babam benden hızlı çıkarak yanında durduğun annen ve babanla sarılmaya başladılar. Ayakkabımı çıkardıktan sonra direkt senle gözlerimizi buluşturdum. İkimizde gecenin işte şu an da başladığını anlamıştık. 

İçeriye salonunuza geçtiğimde ağabeyini görmeyi umut etsem de görememiştim. Bize biraz aksi davranıyordu ancak böyle bir güne bile yansıtacak kadar sevmiyor muydu? Yanımdan geçtiğin sırada kaşla göz arasında aklımı okuyup konuştun. "Adana da bizim bir akraba var. Onun yanına gitti iki gün önce. Bugün gelecekti ama bineceği otobüs arızalandı. Hem merak etme babamla o konuştu, bize artık karşı değil."

Koltuklara oturduk, derin bir sohbete tutulduk. Benimkilerle seninkiler inanılmaz uyum yakalamıştı. Sohbetten sohbete atlıyorlar kahkahalarını dudaklarının ucundan eksik etmiyorlardı. Annem arada sana gülümseyerek bakıyordu ve senden de aynı karşılığı görmek onun mutluluğuna mutluluk katıyordu. Saatler çok çabuk geçip gitti ve kahveler önümüze geldiğinde tereddütle gözlerini içine baktım.

Kıs kıs gülüyordun.

Bir eyvahı çektim içime.

Kim bilir, gece hastahaneye uğramam gerekebilirdi. 

Kahve fincanını dudaklarıma yasladım. Herkesin bakışı üzerimdeydi. Tek içişte hepsini ağzıma aldım. Bir kusma isteği mideme çöreklenmişti fakat ben gülümseyerek boğazımda oluşan yumruyu mideme ittirdim. Ağırlıkta tuz tadı olsa da sadece tuz katmakla yetinmemiştin ki güzelim. Kahvenin içini baharatçıya çevirmiştin.

"Ee, sohbetimizi ettik. Birbirimizle kaynaştık. Gelelim asıl meseleye. Bizim evlatlarımız biliyoruz ki birbirini görmüş, beğenmiş. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz." Baban gözlerini sana çevirdi, sonra da bana. "Avukat bey..." Dedi. "İki gözümün çiçeğine iyi bak. Herhangi bir şikayeti olursa Avukat dinlemem uğraşırım seninle ona göre." Cümlesi daha bitmemişti. "Verdim gitti, hayırlı olsun bakalım."

İkimizde içimizde taşıdığımız mutlulukla yerimizden fırladık, birbirimize ve ailelerimize sarıldık.

Bizi bağlayan yüzüklerimizi taktık.

Gözlerinde bir dünyayı gördüm ve o dünya kalbim oldu.

Avuçlarına bir öpücük kondurdum, avuçların yuvam oldu.

Kalbin kalbim, varlığın umudum oldu.

*

BÖLÜM SONU.

Nasıldı?

Hoşunuza en çok giden cümle neydi? 

Bana demek istediğiniz bir şey var mı? 

SİZİ SEVİYORUM. ❤️

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin