4

993 162 27
                                    

"Neden yemekhanede hep tek başına oturuyorsun?"

Bunu neden merak ediyordu ki? "Ah... Ben... Yalnız olmayı seviyorum," deyip hafifçe tebessüm ettim. O hala kafası karışmış şekilde yüzüme bakıyordu. Omuzlarımı silktim. 

"Ama yalnız olmak canını sıkmıyor mu? Üstelik seninle oturmak isteyen onca insan varken?"

Yeniden omuzlarımı silktim. "Ben kendimle iyi arkadaşlık ediyorum. Ve kitaplarımla. Ve şarkılarımla. Bunlar yeterli değil mi?" 

Duraksadı, ardından sıcacık, tatlı bir tebessüm aydınlandı yüzünde. Mavileri daha koyu renk görünüyordu ama buna rağmen ışıl ışıldı. Ne kadar büyülü bir aurası olduğunun farkındaydı muhtemelen. "Ee? Peki sen neden bu kadar soğuk görünüyorsun?" dedim gerçek bir merakla.

Sivri beyaz köpek dişlerini görebileceğim kadar geniş güldü. "Bu benim yüzümden sanırım. İfadesizken bir canavar gibi görünüyorum," deyip güldü. Kendime engel olamayıp gülüşüne eşlik ettim. Söylediği komikti ama dediğinin tam aksine bir canavar gibi görünmüyordu. Yakışıklı ve çekici göründüğünü biri ona söylemeliydi.

"Pekala, sıra bende," deyip bir anlık ellerine sonra yine gözlerime baktı. "Lise mezuniyetine kimle gitmek istiyorsun?"

Kaşlarımı çattım. Bunu hiç düşünmemiştim. "Şey... Kavalye mi demek istiyorsun?" dedim sol gözümü hafif kısarak. Başıyla onayladı. "Hımm... Sanırım, kimseyle."

"Tanrı aşkına Eleanor!" deyip kahkaha attığında boş boş suratına baktım. Sonradan fark ettim ki bu sinirle atılmış bir kahkahaydı. "Ne var?" dedim kaşlarımı çatıp.

"Baloya tek mi gideceksin gerçekten?" Yüzünde hayret vardı.

"Dans etmeyi bilmiyorum?"

Göz devirdi. "Dünyanın en kolay şeyi. Tek sorun bu mu?"

Omzumu silktim, yeniden. "Bir kavalyeye ihtiyacım yok."

Dümdüz baktı bana, dümdüz. Sonra başını çevirip bir süre manzarayı izledi. "Buradaki problem ne acaba?" dedim kaşlarımı hayretle kaldırarak.

Nefesini üfledi ve bakışları bana döndü. "Sana eşlik etmeyi teklif edecektim."

xxx

yerden 50 metre yukarıdaOù les histoires vivent. Découvrez maintenant