i was born to take care of you

124 10 35
                                    


Dışarıda felaket bir yağmur var, bu yüzden cumartesi akşamını evde geçirmek zorundayım, sınava 10 günüm var ve Yifan Hyung 1 hafta önce geldi, 2 hafta sonra kendi evine dönecek.

Çözmeye çalıştığım matematik sorusu canımı sıkarken, Yifan Hyung arkamda olan yatakta uzanıyordu.

Akşam yemeğine inmediğim için acıkmaya başlamıştım, acıktığımda çok fazla geriliyorum.

Kapı bir anda açılınca başımı kaldırıp kapıya baktım, uzun zaman sonra ilk kez annemle göz göze geldik.

"Çocuklar..."

Yifan Hyung'a baktı ve devam etti,

"Aşağıya gelin, bir şey konuşmamız gerekiyor."

Açıkçası, hiç üstüme alınmadım ama garip bir şey oldu.

Bana tekrar baktı.

Gözlerime.

Sizin hergün yaptığınız, fazlasıyla alışık olduğunuz bir şey olabilir ama benim annem bana uzun zamandır sadece nefret dolu bir şekilde bakıyor, o da çok az.

Ama bugün farklıydı.

Gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

Bizden cevap beklemeden geri çekildi ve kapıyı açık bırakıp salona geçti.

Kalktım, Yifan da arkamdan kalkıp benim peşimden salona yürüdü.

Annem ve üvey babam yemek masasında yan yana oturmuşlardı ve annemin bir eli masanın altındaydı.

Ben üvey babamın karşısına oturdum, anneme direkt olarak bakmam imkansız çünkü.

Yifan yanıma oturunca annem minik, içinde beyaz bir toz olan bir paketi masanın üstüne koydu, hareketleri fazla sakindi.

"Bu kimin?"

Salak değilim, bunun uyuşturucu olduğunu tahmin edebiliyorum.

Yifan masanın altından elini bacağımın üstüne koydu.

Nefesimin kesildiğini hissederken ona baktım.

Bu uyuşturucu onun.

Bazen anlarsın ya bakıştan.

Uyuşturucunun benim olduğunu söylememi istiyor.

Babasının gözünden düşemez, tabii ki.

Ben yeterince sıçmış durumdayım, neden yanmayayım ki?

Belki beni başka yere yollar.

Sadece sınava kadar biraz olsun rahatlamaya ihtiyacım var, çok mu?

Üvey babamın gözlerine baktım, anneme bakamazdım sonuçta.

Yifan elini çekti, ben de dudaklarımı ıslattım.

Yifan'ın acı çekmesini istemiyorum.

"Benim."

Annem bunu bekliyordu.

"Baban gibi olmaya meraklısın bakıyorum?"

Sesinde ağır bir alay vardı.

"Senin gibi olmaktan iyidir."

Başımı kaldırıp annemin gözlerine baktım, duygularımı saklamayı iyi öğrendiğim için şanslıydım.

Ayağa kalkıp uyuşturucuyu aldım, Yifan'ın rahatladığını ona bakmadan anlayabiliyorum.

"Bu ne cürret?!"

"Ne yapacaksın?"

Kaşlarımı çatıp sesimi yükselttim.

"Park Chanyeol!"

"Hayatım.. yapm-"

Üvey babam annemi sakinleştirmeye çalışmasını takdir ettim ama bu gece çok zor.

"Üniversiteyi kazandığımda gideceğim zaten! Bırak da rahat olayım."

Sonra da odama doğru resmen koştum, annem arkadan bağırdı ama üvey babam annemi tuttu.

O olmasa büyük ihtimalle annem çok kötü şeyler yapardı.

Masama oturup düşündüm, uyuşturucuyu oyuncak tavşanım kumbaranın götündeki deliğe tıkıştırıp sakladım.

5 dakika geçmeden kapı açıldı ve Yifan içeri girdi.

Yanıma geldi ve elini bana doğru uzattı.

"Ne?"

dedim.

"Versene."

"Neyi?"

"Onu işte?"

"Neyi hyung?"

Başını bana doğru eğip kısık sesle,

"Uyuşturucuyu."

Dedi, kaşlarımı kaldırıp yüzünü inceledim.

Hm, tatlı.

"Dedim ya, o benim. Niye sana vereyim?"

"Sen benimle taşşak mı geçiyorsun?"

"Hayır, o benim. Git kendine yenisini al."

"Yeol, belanı sikmeden ver şunu."

"Vermiyorum, sen de eve sokmasaydın."

"Ne halin varsa gör, aptal."

Omuz silktim, odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattı.

İç çektim.

Neden kimse beni sevmiyor?

Chegaste ao fim dos capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Jun 12, 2020 ⏰

Adiciona esta história à tua Biblioteca para receberes notificações de novos capítulos!

i was born to love you, krisyeolOnde as histórias ganham vida. Descobre agora