Merhaba!
Yine yeni bölüm ve ben yine yeniden huzurlarınızdayız.
Bölüm 12.000 kelimeden fazla, ve bence çok güzel bir bölüm oldu. BOOL BOOL YORUM BEKLİYORUM SÖYLEYEYİM. YORUM REKORUMUZU KIRALARIM, PARAGRAF ARALARIMIZ BOŞ KALMASIN. :)
Alaz Şahzade'nin doğum gününe yakışır bir oy ve yorum sayısı görmek istiyorum söyleyeyim.
Bölümle ilgili tüüm düşünceleriniz Twitter'dan #karanlığınşehri hastaghiyle paylaşabilirsiniz, hepsini okuyorum.
İnstagram: @suleavlamaz
Twitter: @sulisindunyasi
Bu bölüm değerli arkadaşım yagmuragce ye ithaf edilmiştir.🖤
Keyifli okumalar.
Bölüm Kırk Altı - Maskeler ve Hisler
Geçen bölüm Alaz'ın "O benim eşim" dediği kısmı mecaz sananlar olmuş, hayır arkadaşlar Alaz ve Efsan gerçekten birbirlerinin eşi. Onlar doğmadan önce bağlanmışlar birbirlerine. Göğüslerindeki bene benzer iz de bunun kanıtı. Şu an bu gerçeği yalnızca Alaz biliyor. Detaylar önümüzdeki bölümlerde. :P
Bölüm Şarkıları: I Wanna Be Yours – Arctic Monkeys
Milky Chance - Cold Blue Rain
Nothing Can Change This Love -Sam Cooke
Göksel - Gidemiyorum
Alaz'ın uzun ince parmaklarına o siyah, zarif fırçayı tutmak çok yakışıyordu. Resim yaparken büyü kullanmıyordu fakat fırçalar boyaya değdikten sonra tuvalin üzerinde şekil verirken büyülü bir işlemden geçiyordu sanki, renkler orada yeni bir dünya oluşturuyordu.
Anı...
Alaz, kendi elleriyle bizim için bir anı oluşturuyordu.
Boyalar bembeyaz kâğıdın üzerinde dakikalar içinde şekilleniyor, somut bir hâle dönüşüyordu tamamlanmak üzere anımız. Baktıkça şimdiyi hatırlatacaktı, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin bu resme baktığımızda hatırladığımız şey bu an olacaktı.
Alaz, bizi birlikte resmediyordu.
Ayaktaydı, yaklaşık bir saattir buradaydık ve o hiç oturma gereği duymamıştı. Oturarak çizmeyi sevmiyormuş, geçirdiğimiz on gün boyunca buna ben de çok yakından şahitlik etmiştim. Evet, bu tuval üzerindeki resmimiz için yaklaşık bir haftadır çalışıyordu. Öyleydi çünkü tüm gününü buna ayıramıyordu, saraya gitmesi gerekiyordu, günü birlik dönüyordu -ki dönüşü genelde geç vakitler oluyordu- genelde onu bekliyordum lakin üç gece sabaha doğru döndüğünden uyuklamak zorunda kalmıştım. O zamanlar sabah devam ediyorduk, tıpkı bugün yaptığımız gibi, o resim yapıyor bense kemanımdan bildiğim ezgileri çalarak onu izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ŞEHRİ
FantasyDoğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bir anda hiç bilmediği bir yerde bulursa... Ve bu bilmediği yerden, evine dönecek hiçbir yolu olmasa...