36. Bölüm

68.2K 4.8K 1.1K
                                    

Kısacık ama çoook sevimli bir bölümle geldim :) Yeni bölümü yarın atarım sanırım veee Evrenin Sınırında 1. sezon finaline son 5 gün!!! Yeni Kurgumu da hemen sonrasında paylaşmaya başlıcam! :) Hepinizi kocaman öptüüm

***

Elimdeki tuvalle apartmanın önüne çıktığım anda Doğukan'ı arabaya yaslanmış bir halde telefonuyla uğraşırken gördüm. Beyaz kulaklıkları kulağındaydı ve siyah çerçeveli gözlüğü başını öne eğdiği için biraz aşağıya düşmüştü.

Ses çıkarmamaya özen göstererek yanına ilerledim. Parmağımla gözlüğünü yukarıya doğru ittiğimde başını telefonundan kaldırdı ve güzel bir gülümsemeyle bana baktı. "Bugün ayrı bir güzel olmuşsun," deyip sıkıca sarıldığında saçlarımı sola değil de sağa taramamın mükâfatını almıştım.

Geri çekilip ona baktığımda, "Sen de pek bir meşgulsün sanırım, Biri," dedim eğlenen bir tavırla. Ardından elinde tuttuğu telefonunun ekranını indirip neyle ilgilendiğine baktım. Masa hokeyi oyununu açıktı. Benim yüzümden kaybetmiş gözüküyordu.

Ekranı kilitleyip telefonu cebine koydu. "Bu dakikadan itibaren sadece seninleyim."

Elimde tuttuğum ama onu henüz fark etmediği tuvali havaya kaldırıp "O zaman hediyeni alabilirsin!" dedim

neşeyle. Dün gece paketlediğim tuvali burnunun dibine sokmuştum. Tepkisini görmek için tuvali indirdim.

Yüzünde mutlu ve aynı zamanda meraklı bir ifade vardı. "Bana hediye mi aldın?" dedi şaşkınlıkla.

"Hayır," dedim. "Açarsan ne olduğunu görürsün."

Bir süre suratıma baktıktan sonra elimdeki paketi aldı ve bantladığım yerlerden açtı. Sonunda tuvali pakette kurtardığında eserimi inceliyordu.

"Hayatımda tuvale yaptığım ilk ve tek resim," diye onu bilgilendirdim.

Yüzünde hayranlık dolu bir gülümseme oluşurken gözleri gözlerimi buldu. "Bu benim için çok değerli," dedi.

"Duvarına asacağını söylemezsen geri alırım," dedim alayla. Küçük bir kahkaha attı. "Başucuma asacağım," dedi. İçten bir şekilde yanağını sıktığımda bunu beklemiyordu. Bir anda arabadan bir havlama sesinin gelmesini de

ben beklemiyordum.

Bir adım gerileyip sağa doğru baktığımda arabanın camını yalayan bir köpekle karşılaştım.

"Bugün bize eşlik edecek olan dostumuz..."

Doğukan'a döndüğümde bir elini ensesinde, tatlı bir gülümsemeyle vereceğim tepkiyi bekler halde buldum. Köpeklerle kediler kadar aram yoktu ama onları sevmediğim söylenemezdi. Hayvanları sevmemek olur iş mi?

Arabanın camını yalayan köpeğe yaklaştım ve eğilerek camı birkaç kez tıklattım. İçerideki köpek havlayarak bana bir kez daha selam verdi.

"Merhaba!" dedim bir bebekle konuşurcasına. "Köpeklerden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordum,"

dedi. "O yüzden biraz gerildim."

"Senin mi bu?" diye sordum merakla.

"Hayır, Kerem'in ama sonuç olarak tüm hayvanlarla aynı evde yaşıyorum. Benim de sayılır."

Bir an duraksayıp başımı Doğukan'a çevirdim. "Tüm hayvanlar?"

Kaşlarını havaya kaldırarak bir süre bana baktı. "Ah..." Cevap beklercesine gözlerimi gözlerine diktim. "Bizim evde dört tane hayvanımız var da..."

"Dört mü!"

Şaşkınlığımı gizleyememiştim. Annem Kedi'ye zar zor izin vermişti.

"Bir köpeğimiz, papağanımız, balığımız ve hemsterımız var," deyip gülümsediğinde bu sefer ben şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Kedi'yi bana vermeden önce bir de kedilerinin olduğunu bilmek beni daha da şaşırtmıştı. Tam beş hayvanla aynı evde yaşamışlardı!

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin