BÖLÜM: 20 - İtiraf

72.8K 5.4K 631
                                    

Duygusal bir bölüm. Belki de Sonbahar'ın en duygusal bölümü... Umarım beğenirsiniz.

Çarşambadan pazar gününe kadar her gün Antalya Kepez Kitap Fuarı'nda olacağım. 15:00-18:00 arasında beni standta bulabilirsiniz. <3

***

Kaybolmuş ruhumu arıyorum zihnimin içinde; bulmak zorlaşıyor, bulunduğumuz ortam sıklaşıyor, azap veriyor, mahvediyor. Anlamak kolaylaşmaktan uzaklaşıyor; biz yeniliyoruz, toprağa gömülüyoruz her gün yavaş yavaş. Çırpınıp kurtulmaya çalışırken bataklıkta olduğumuzu göremiyoruz bazen. Ya da kendimizi güvenli bir mağarada sanıyorken çoktan kapana kısılmışız.

Tüm bu karmaşanın ortasında önemli olan bataklıktayken tutunmamız için uzatılan dalı görebilmek; karanlık bir mağaradayken uzaklarda görünen o ufacık ışığın yarattığı özgürlük duygusuyla ayağa kalkabilmek. Önemli olan her türlü anlamsızlığın, her türlü hiçliğin içinde yalnız olmadığını hissetmek.

Şimdi ben bu koskoca karanlık hiçliğin ortasında bir yıldız arıyordum kendime. O yıldızın beni aydınlatmasını umuyordum. Korkularıma, acılarıma çare olmasını umut ediyordum.

Doğukan'ın gerçekleri bilmeye hakkı vardı. Tıpkı benim onun yanında olduğum gibi o da benim yanımda olacaktı. Bana destek olacaktı.

Doğukan'ın attığı mesajı görmezden gelerek heyecandan titreyen ellerimle, "Doğukan, sana önemli bir şey söylemem gerekiyor." yazdım.

Vazgeçme Bahar, diye geçirdim içimden. Cesaretini topla.

Yazıyor...

Kalbim hızla atarken ona bunu mesaj olarak anlatmamaya karar verdim. Onun yaptığı gibi görüntülü konuşmayı düşündüm ama o kadar cesaretli olmadığım gerçeği etrafımda dönüp dolaştı.

"Aramamı ister misin?"

Yazdığı mesajı gördüğümde, belki de bu kadar zaman boşuna ondan sakladım, diye düşündüm.

"Evet." yazıp yolladım.

Kalbimin yerinden çıkacakmış gibi çarpması dışında gayet iyiydim.

Derin bir nefesi içime çektim ama hiçbir işe yaramadı. Beş aydır ona söylemediğim, sadece ona değil, ailem dışında kimseye söylemediğim hastalığımı ilk defa ona anlatacaktım. Nasıl sakin olabilirdim? Hastalığımı söylerken ona söylediğim birçok yalan da ortaya çıkacaktı zaten. Arkadaşlarımın olmaması gibi mesela. Tanıştığımız ilk zamandan beri bunu tahmin ediyordu ama sürekli yalanlıyordum. Şimdi düşününce hastalığımı söylerken bir de ona bu yalanlarımı açıklamak çok zor olacaktı.

Her an vazgeçecek gibi hissediyordum. Söylememeli miydim yoksa? Söylersem gözünde bir yalancıdan farkım kalmazdı ki. Ya bir yalancı olduğumu düşünüp benimle bağlantısını koparırsa? Ya hep en korktuğum başıma gelirse ve ölüme bu kadar yakın biriyle arkadaş olmak istemezse?

Telefonumun elimde titremesiyle eş zamanlı olarak ben de titredim. Hızla sırtımı yatağın başlığına verdim ve diz üstü bilgisayarımı bir kenara bırakıp dizlerimi kendime doğru çektim. Telefonumun ekranında "Biri arıyor " yazarken bir kez daha derin bir nefes aldım.

Başarabilirsin Bahar.

Telefonu açıp kulağıma götürmemle onun sesini duymam bir oldu. "Bir sorun mu var?"

Sesini duymamla birlikte zaten deli gibi atan kalbim bin kat daha hızlı atmaya başladı. İçimdeki sakin olmaya çalışan yanım iyice derinlere gömüldü.

"Var," dedim çekingen bir sesle. Bir süre konuşmamı bekledikten sonra, "Bahar meraklandırma da söyle. Ne oldu?" dedi sabırsızca.

Adımı her söylediğinde beni ne hale getirdiğini bilse bir daha bunu yapmazdı. Böyle yaparak ona anlatmamı daha da zorlaştırıyordu.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin