6/ görünmez çizgi

2.5K 344 1K
                                    

Taehyung zaman öldürmek için birkaç bir şey karaladığı söz defterini kapattı ve kolundaki kahverengi deri kayışlı saate baktı derince bir nefes alırken. Seansına bir saatten az zaman kalmıştı, kalkıp hazırlanması gerekiyordu fakat loş odada tek başına otururken orayı terk etmek istemiyordu sanki.

Ne ara dünyadan bu kadar korkar hale gelmişti bilmiyordu, en son hatırladığı kendini yüksek bir tepenin en ucunda bulduğuydu. Rüzgar saçlarını okşuyorken ve güneş tenini ısıtıyorken o tepede olmak güzel gelmişti fakat aşağıdan gelip gidenlere seslenip yanıt alamadıkça korkmaya başlamıştı, gece olunca karanlıkta sarılacak birisi yoktu diye titremeye başlamıştı kalbi önceden hissettiği mutluluğu unutup.

Öfkeyle dişlerini sıktı bunları düşünürken ve masanın kenarında duran üzerinde onun fotoğrafı basılı karta uzandı. Gülüşüne baktı, saçlarına, üzerindeki pahalı kıyafetlere. Bu o muydu? Taehyung elinde tuttuğu kartta kendini göremiyordu.

Kendini tanıyamıyordu ve bu tüm kaygı ve endişeden çok önce başlamış bir yabancılıktı.

O an aklına gelen şeyle hüzün bulutları dağılır gibi oldu ve kendini durduramayıp gülümsedi, sonra masasındaki dağınık söz kağıtları arasında kalın uçlu bir kalem aradı ve bulduğunda fotoğrafın arkasını çevirdi hızla.

Doktor Park ona kızının adını söylemiş miydi hiç? Düşündü fakat cevabı bulamayınca 'Kim Taehyung'dan sevgilerle, kalbine dokunmama izin verdiğin için teşekkür ederim!' yazdı özenle ve altına kocaman bir imza karaladı. Olmuştu işte! Az kalsın doktoruna verdiği sözü unutacaktı... Gerçi kafası birkaç gün öncesine göre daha dağınıktı, hatırlaması bir mucizeydi bu yüzden.

Hızla ayağa kalktı ve odanın bir tarafına fırlattığı ceketine doğru yürüdü, tam onu almış masasını toparlama işlemine geçecekti ki kapısı tıklandı iki kere.

"Gel." dedi umarsızca ve masadaki telefonunu pantolonunun cebine tıktı kapı açılırken.

"Ah, hyung. Selam." duyduğu sesle gülümsedi başını kaldırmadan ve ceketini giydi bir çırpıda. "Bir yere mi gidiyorsun?" Jungkook, hyungu cevap vermeden tekrar konuştu ve elinde tuttuğu kağıtla oynamaya başladı heyecanla.

"Doktor randevum var. Sen neden geldin?" Taehyung ceketinin yakasını düzeltti ve kollarını göğsünde birleştirdi bunu söyledikten sonra. Zeytin gözler karşısındaki adamın duruşunu görünce parmakları arsındaki kağıdı sıktı istemsizce.

"Ah, şey..." gergince mırıldandı, ne diyeceğini bilemiyordu sanki. O günden sonra hyungu ile konuşmaktan çekinir olmuştu, elinde değildi. Yine de Taehyung onun idolüydü ve şirkette fikirlerine değer verdiği sayılı insanlardan biriydi. "Ben bir şeyler yazdım da... Bir şarkı," elindeki kağıdı öne doğru uzatırken eğildi saygıyla. "Bir göz atabilir misin hyung?"

Taehyung durdu, tekrar saatine baktı. Jungkook'un hevesini kırmak istemiyordu ama randevusuna geç kalmayı göze alamazdı, çantasını koluna taktı vakit kaybetmeden.

"Masama bırak, gelince bakarım. Olur mu?" mırıldandı ve çocuğun aşağı eğilmiş başını okşadı usulca.

"Ne zaman müsait olursan hyung." elindeki kağıdı masaya koyarken bir şey fark etti ve odadan çıkmak üzere olan hyunguna seslendi acelece.

"Hyung bekle, bunu unuttun galiba." Taehyung ondan yana dönünce elindeki fotoğrafı uzattı ona yine saygıyla ve doğruldu hemen meraklı gözlerle. Bir teşekkür mırıldandı Taehyung, Jungkook'un bunu görmesi iyi olmamıştı fakat durumu toparlayabilirdi ona göre.

"Kime götürüyorsun o imzalı fotoğrafı hyung?" genç olan konuşunca bir sessizlik oluştu fakat çok geçmeden ağzını açtı Taehyung.

"Doktoruma." dedi soğukkanlılıkla.

Inner Child × vminWhere stories live. Discover now