Plâtonik Lâneti (Stucky)

396 16 18
                                    

Bucky ve Steve,güzel havayı fırsat bilip bir parka gelmiş ve acıkınca da önceden hazırladıkları sandviçlerini yemeye başlamışlardı.

"Şu insanlardan saklanma işi..."
"Can sıkıcı,biliyorum."
"Şapka,gözlük...Eskiden böyle değildi."

Bucky,cümlesini tamamladıktan sonra burukça Steve'e baktı ama koyu camların altından Steve bunu istese de fark edemezdi.Sonra umutsuzca başını önüne çevirdi ve konuşmasına devam etti.

"Eskiden saklanmak zorunda değildik...Ayrıca biz..."
"Hey Bucky! Sence Natasha'nın doğum günü için hediye olarak ne almalıyım?"

Steve,istese Bucky'nin buruk bakışlarını göremezdi belki ama kırılan kalbinin sesini çok net duyabilirdi.

Bucky,yavaşça kafasını öne eğdi ve derin bir iç çektikten sonra başını yukarıya kaldırdı.Bu boğucu his "en iyi arkadaşının" ona gösterdiği ilgisizlikten kaynaklanıyordu.Tek bir kelimesini bile duymamış gibi davranması Bucky'i üzmüş görünüyordu.Sandviçini keyifsizce banka bıraktı.

"Sorun ne?"
"Sorun mu? Bilemiyorum Steve,belki de Yenilmezler'e hiç katılmamalıydım..."
"Bu da nereden çıktı şimdi?"
"Belki de buraya ait değilimdir? Bu yaşama,bu döneme..."
"Neden böyle söylüyorsun Bucky?"

Bucky,daha fazla konuşmak istemez tavrıyla başını başka yöne çevirince Steve aniden ayağa kalktı.

"Hadi! Gidiyoruz!"
"Ne? Nereye?"
"Senden önce buradaydım ve yaşlı bir moruk gibi davranmamak adına çok şey öğrendim! En iyi arkadaşıma göstermeme izin ver!"

Steve,elini uzatmış bir geri dönüş bekliyordu.Bucky,ne olursa olsun,geçmişinden kalan tek kişiyi kaybetmek istemiyordu.Gülümsedi,geçmişinin elinden tutup ayağa kalktı.Öğle yemeklerinden kalan sandviç parçaları artık banka konan kuşlarındı.

İlk olarak sinemaya gidip bilim kurgu türünde bir film izlediler.Üç boyutlu film,alışkın olmadıkları için onları gerse de eğlendiler: Sinema çıkışında,sanki uzay silahlarıyla birbirlerine ateş ediyormuş gibi yapıp şakalaştılar.Giyim mağazasına gidip yeni moda tişörtler ve pantolonlar denediler ama yine de poşetlerinde 50 yaş üstü erkek reyonundan satın alınmış giysilerle mağazadan çıktılar.Amerika'nın en meşhur sosisçisinde karınlarını doyurduktan sonra bara gidip birkaç kadeh içki içtiler.Steve,sarhoş olmamanın verdiği rahatlığıyla koca şişeleri kafasına dikerken Bucky'nin masaya kusup diğerleriyle kavga çıkarmasıyla kuleye dönmeye karar verdiler.

Steve,Yenilmezler Kulesi'ne resmen Bucky'i sırtında taşıyarak girmiş ve büyük bir dikkatle onu odasına getirmeyi başarmıştı.

Bucky,yatağında olduğunu anlayan tavrıyla yorganına sarıldı ve bakışlarını başında bekleyen Steve'e çevirdi.

"Ne dikiliyorsun tepemde! Sen de gelsene!"

Steve,o an kafası karışmış şekilde gülümsedi.

"Seninle aynı yatağa girmemi mi istiyorsun?"
"Elbette! Yapmamak için bir sebebin var mı?"
"Aslında yok,haklısın."

Steve,ayık Bucky'e yakın olamadığını hissettiği için sarhoş Bucky'e belki daha yakın olabileceğini düşünüp yanına sokuldu.

Dar yataktaki yakın vücutları,bir nefes uzaklıktaki yüzleri ve birbirlerini takip eden bakışları ortama uyum sağlıyordu.

"Üzgünüm Steve,Natasha'ya hediye alamadık!"

Bucky'nin gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzülerek yastıkla buluşuyordu.

"Bucky! Lütfen ağlama,önemi yok!"
"Ama o senin kız arkadaşın! Hepsi benim yüzümden..."
"Bucky..."
"Her zaman sana yük oldum ve olmaya da devam ediyorum! Lanet olsun bana!"
"Bucky!"

Steve,elini Bucky'nin yanağında gezdiriyor ve gözyaşlarını siliyordu.

"En eski ve en iyi arkadaşımla geçirdiğim vakit diğer her şeyden daha değerli! Sevgilimden bile! Buraya ait hissetmediğinden bahsetmiştin.Bu döneme ait olmasan bile benim yanıma ait olduğunu unutma!"
"Öyle mi?"

Bucky bu sefer daha çok ağlamaya başlamıştı ama bu,vücudunun titremesinden anlaşılıyordu.Sanki gözyaşlarını içine akıtıyordu.

Steve bu manzaraya dayanamayıp "dostunu" kollarının arasına alıp sımsıkı sardı.Çenesini başına dayadı ve göğsünde hıçkıran adamın titremesiyle gözlerini kapattı.İkisi de hâlâ bunu yapabiliyor olmanın verdiği huzurla uykuya daldı.

My Marvel Ships's OneShots Where stories live. Discover now