BÖLÜM 1

517 19 2
                                    

Ötüken... Orhun Nehri'nin kenarındaki kadim şehir... Türkler, her yanı dağlarla ve ormanlarla çevrili bu şehri kutsal sayar, kendilerine Ötüken Ormanı'nın Milleti (Ötüken Yış Budun) derlerdi. Bu kadim şehir onlar için böylesi önemliydi. Ötüken, aynı zamanda Göktürklerin başkentiydi. Tıpkı önceki Türk devletlerinin de başkenti olduğu gibi...
Bugün bu kadim şehre gelen elçi, Çin İmparatoru'nun teklifini Göktürk Kağanı'na iletecekti. Getirdiği bu teklif, kağanın en küçük kızı Prenses Ashina'nın kaderini belirleyecekti.
Prenses Ashina, 551 senesinde Ötüken'de Mukan Kağan ve İlbilge Hatun'un 5 evladının dördüncüsü olarak doğdu. Ablaları: Barla ve Maral, abisi: Talopien ve erkek kardeşi: Yangsu...
Ashina'nın doğumundan kısa bir süre sonra dedesi Bumin Kağan, Göktürk Devleti'ni kurmuştu ancak çok geçmeden vefat etti. Sonrasında Türk Kurultayı toplandı ve Bumin Kağan'ın yerine büyük oğlu İssik Kağan'ın geçmesi kararlaştırıldı. Ancak o da kısa bir süre sonra ölünce tahta Göktürklerin en kudretli hakanı Mukan Kağan geçti. İlerleyen senelerde Göktürk Devleti, uçsuz bucaksız topraklarda hüküm sürer oldu.
Çevresinde bütün bunlar yaşanırken Ashina'nın çocukluğu ailesiyle birlikte Ötüken'in Kutsal Dağları'nın eteklerindeki sarayda geçti. Bir Türk bikesi olarak iyi bir eğitim aldı; at binmeyi, ok atıp kılıç kullanmayı öğrendi...

Prenses Ashina, gözlerini açtığında güneş çoktan doğmuştu Ötüken'e. Güzel prenses yavaşça yatağından doğruldu. Üstünü değiştirdi. Sonra kapı çaldı. Gelen abisi Talopien'di. Talopien çocuk ruhlu, yumuşak tabiatlı biriydi. Etrafındaki insanlardan çok çabuk etkilendiğinden kağan olmaya da uygun değildi. Bu yüzden Mukan Kağan kendisinden sonra kardeşi Taspar'ın tahta geçmesini istiyordu. Talopien mutlulukla:
-Güzel bikemiz bugün nasıllar acaba? diye sordu. Ashina gülümseyerek cevap verdi abisine:
-İyiyim teginim.
Sonrasında sitemli bir sesle konuştu:
-Uzun zamandır gelmiyordun odama. Ne oldu da aklına düştü?
Talopien:
-Sarayın dışına çıkacağım bugün. Gelmek ister misin diye sormaya geldim, dedi.
Ashina, buna hiç şaşırmadı. Abisine cevabını bildiği bir soru sordu:
-Bugün Çin diyarından elçiler gelecekti. Senin kağanın büyük oğlu olarak burada olman gerekmez mi?
Talopien derin bir nefes aldı:
-Hoşlanmadığımı biliyorsun böyle işlerden.
Prenses küçük bir kahkaha attı:
-Biliyorum. Ben saraydan çıkmayacağım bugün.
Talopien tebessümle:
-Peki, öyleyse ben gidiyorum, dedi ve gitmeye koyuldu.
Kızkardeşinin sorduğu soru duraksamasına sebep oldu. Prenses:
-Abi, elçiler neden gelmiş?
Talopien bunu bilmiyordu. Doğrusu yalnız o değil saraydaki hiç kimse geliş sebeplerini bilmiyordu. Sadece:
-Bilmiyorum kardeşim. Yalnız babama bir teklifte bulunacaklarını biliyorum... Hadi görüşürüz, dedi ve gitti.

Taht Odası
Mukan Kağan her zamanki heybetiyle oturuyordu tahtında. Büyük bir hükümdardı o. Öyle ki onun hükümdarlığında Göktürk Devleti tarihteki ilk Türk İmparatorluğu olmuştu. Mukan Kağan, ülkesinin ve milletinin iyiliği için aldığı kararları uygulamakta asla tereddüde düşmez, asla geri adım atmazdı. Onun önceliği her zaman milleti ve devletiydi...
Mukan Kağan da tıpkı diğerleri gibi elçinin teklifini merak ediyordu. Zhou ve Qi arasındaki mücadele, bugünlerde yeniden alevlenmişti. Bu iki Çin imparatorluğu da Türkleri kendi taraflarında görmek istiyordu. Mukan Kağan teklifin bununla ilgili olacağını tahmin ediyordu. Nihayet, gelen elçi ve beraberindekiler kabul salonuna alındı. Çin elçisi Türk Kağanı'na saygısını sunduktan sonra sıra teklifi söylemeye geldi. Elçi:
-Majesteleri, imparatorumuz seneler önce yaptığımız dostluk anlaşmasının bir akrabalığa dönüşmesini teklif ediyorlar, dedi.
Mukan Kağan merakla:
-Nasıl bir akrabalık? diye sordu.
Elçi gülümseyerek:
-İmparatorumuz oğlu Prens Yong ile kızınız Prenses Ashina'yı evlendirmeyi teklif ediyorlar. Böylece iki ülke arasındaki barış ve dostluk pekişecektir, dedi.
Mukan Kağan duydukları karşısında şaşırmıştı. Her ne kadar Qi'lere karşı aralarındaki ittifaka kesinlik kazandırmak isteyeceklerini bilse de bir akrabalık teklifi beklemiyordu. Bu daha önce reddettiği bir teklifti neticede. Şimdiyse çeşitli sebeplerle onu derin düşüncelere sevk etmişti. Kızını barış için Çin'e yollamanın sonuçlarını düşündü. Bir baba olarak endişeliydi. Belki de ilk defa karar vermekte zorlanıyordu ve elçileri misafir köşküne gönderdi.
Güneş batana dek düşüncelerle boğuştu. Ve bir karar verdi nihayet...

Prenses Ashina akşam yemeği için hazırlanmıştı. Her hafta aynı gün ailece yemek yerlerdi. Sofraya oturduğuna annesi ve ablaları da henüz oturmuş, sohbet ediyorlardı. İlbilge Hatun:
-Nasılsınız güzel kızlarım? Prenses Barla:
-İyiyiz annecim ya siz? İlbilge Hatun gülümseyerek cevap verdi ilk gözağrısına:
-İyiyim kızım.
O sırada Ashina'nın dalgın bakışları dikkatini çekti:
-Ashina ne oldu, nedir bu halin?
Ashina kendini toparladı:
-Bir şeyim yok anne dalmışım öyle.
O sırada en küçük kardeş Yangsu Tegin içeri girdi. Yangsu nefes nefese:
-Ohh! Yine geç kaldım sandım, dedi.
Prenses Maral kahkaha attı:
-Yine ne ile meşguldün sevgili kardeşim? Yangsu:
-Atların yanındaydım ablacığım.
Onlar konuşmaya devam ederken önce Talopien sonra Mukan Kağan geldi sofraya. Ve yemek faslı başladı. Herkes oldukça neşeliydi. Mukan Kağan'ın ise gözü Ashina'nın üzerindeydi. Kararını açıklamak için fırsat kolluyordu. Kızının bu karara ne tepki vereceğini merak ediyordu. Sonunda konuşmaya karar verdi:
-Bugün Çin'den bir elçi heyeti geldi. Bir teklif sundular.
Konuşmasına devam etmeden önce derin bir nefes aldı ve gözlerini Ashina'nın üzerinde sabitledi:
-İmparator Yuwen Tai, oğlu Prens Yong ile Prenses Ashina'nın evlenmesini teklif etti.
Bütün gözler Ashina'ya çevrildi. İlbilge Hatun ise her şeyi zaten biliyordu. Yemekten önce hem eşiyle hem kamlarla konuşmuştu bu konuyu. İlk başta endişeli olsa da kamların sözleri ikna etmişti onu. Dinine sadıktı ve kamlara karşı da sonsuz bir güveni vardı. Kızının geleceğinin Çin diyarında olduğuna da emindi bu yüzden. Kağanın sözlerini destekledi:
-Bu her iki ülkenin de hayrına olacaktır, dedi.
Prenses Ashina ise ne söyleyeceğini bilemiyordu. Ablaları yıllar önce evlendirilmişti. Sıra kendisine gelmişti. Ancak düşman bir devletin prensiyle evlenmek... Çin Sarayı'na gelin gitmek...
Ağzını açıp bir şey söylemesi gerekiyordu ama şaşkınlığını atamamıştı henüz üstünden. Uzun yıllardır düşman devletler arasında barışı tesis etmek için evlilikler yapılırdı. Ancak kendisinin böyle bir evlilik yapacağını hiç düşünmemişti güzel prenses....

İmparatoriçe AshinaTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon