BÖLÜM 5

210 18 8
                                    

1 Hafta Sonra
Yolun çoğu bitmişti. Zhou imparatorluk sınırlarına yaklaşmışlardı. Yol kenarında kısa bir mola verdiler.
O sırada Ashina beyaz bir güvercin gördü. Hemen onun yanına gidip güvercini eline aldı ve ayağa kalktı. Çocukluğundan beri kuşları hep çok severdi.
Prensesin bir güvercinle ilgilendiğini gören Prens Zhi yanına gelerek:
-Güvercinleri çok seviyorsunuz anlaşılan, dedi.
Ashina ona tebessümle baktı:
-Sadece güvercinleri değil bütün kuşları severim.
Sonrasında karşısındaki kişiyi tanımadığını fark ederek:
-Siz??
Prens Zhi kendisini tanıtmadığını hatırladı:
-Ben Zhou Prensi Yuwen Zhi. İmparator Yong'un kardeşiyim.
Ashina gülümseyerek:
-Tanıştığımıza memnun oldum.
Zhi de bir gülümsemeyle karşılık verdi:
-Bende memnun oldum majesteleri, dedi.
O sırada bir Zhou askeri yanlarına geldi:
-Buradan ayrılma vakti geldi Prens Hazretleri.
Prens Zhi Ashina'ya döndü ve:
-Gidelim prensesim, dedi.
Daha sonra yola devam ettiler.

Çin Sarayı
Yuwen Hu:
-Demek fikrini bir anda değiştirmesinin sebebi buydu. Prensesle evlenmeyi bana karşı güç elde etmek için kabul etti. Ama...
Bir an duraksadı ve sadık adamı Efendi Zan'a dönüp:
-Ama saraya prensesin ölüsü gelecek. Gerekeni yapın Zan.
Sinsice gülümseyen Zan:
-Emredersiniz efendim, dedi ve gerekli talimatı vermek üzere odadan çıktı.
Yuwen Hu bir kahkaha attı:
-Yong itiraf etmeliyim, düşündüğümden daha zeki çıktın. Ama ne yazık ki bana karşı kazanman mümkün değil.

Taht Odası
İmparator Yong, Ana İmparatoriçe ve Prenses Xianyang vardı odada.
Xianyang:
-Majesteleri neden prensesi getirmesi için Zhi abimi gönderdiniz?
Yong:
-Yuwen Hu yüzünden. Eğer bu evliliği ona karşı güç elde etmek için kabul ettiğimi anlarsa prensese saldırmayı deneyebilir. Zhi, onu koruyacaktır.
Ana İmparatoriçe endişeli bir sesle konuştu:
-Bir Türk için kardeşinin hayatını nasıl tehlikeye atarsın?
Yong annesine sakin bir ses tonuyla cevap verdi:
-Anne, Zhi'ye zarar vermezler. Endişelenme. Yuwen Hu'nun ona zarar vermesi için hiç bir sebebi yok. Onun derdi, gücünü korumak ve devleti tamamen kontrol etmek. Bu yüzden sadece prensesi öldürmek isteyecek. Çünkü prensesin benimle evlenmesi onun gücünü tehdit edecek ve benim gücümün artmasına sebep olacak.
Ana İmparatoriçe:
-Haklısın. Umarım bir felaket yaşanmadan gelirler. Bu prensesin varlığı başımıza çok bela açacak.
Yong:
-Ona ne olduğu umrumda değil ama yaşaması gerek. Bu evlilik olmalı anne, dedi.
Xianyang annesi ve abisi arasında geçen bu konuşmayı şaşkınlıkla dinledi. Prensesten hoşlanmadıklarını biliyordu ama bu kadarı fazlaydı:
-İkinizin de bu evliliği istemediğini ve Türklerden hoşlanmadığını biliyorum. Ama sırf Türk diye ondan bu kadar nefret etmeniz doğru mu? O birkaç gün sonra Zhou İmparatorluğu'nun imparatoriçesi olacak.
Yong:
-O sözde bir imparatoriçe olacak. Xianyang:
-Bu nefretinizin sebebini anlamıyorum, majesteleri. Evleneceğiniz kadın hakkında böyle konuşmanız...
Yong kardeşinin sözünü kesti:
-Ben bu devleti Yuwen Hu'ya teslim etmemek için savaşıyorum. Ve bir Türk'e de teslim etmeye hiç niyetim yok. Anladın mı şimdi?
Xianyang:
-Onun devletimizi ele geçirmek için gönderildiğini düşünüyorsunuz yani?
Sahte bir tebessüm edip sözlerine devam etti:
-Tıpkı Çin prenseslerinin Türklere yaptığı gibi. Ama Çin'e gelen hiçbir Türk bunu düşünmedi.
Yong bağırarak konuştu bu sefer:
-Çünkü hiçbir Türk, daha önce Çin Sarayı'nda imparatoriçe olamadı! Ve o bu saraya bir imparatoriçe olarak gelecek.
Ana imparatoriçe araya girdi:
-Yeter!! Kesin şunu! Xianyang, majesteleriyle böyle konuşamazsın, odana dön. Xianyang:
-Anne...
Hem imparatorun hem de ana imparatoriçenin sert bakışları yüzünden daha fazla bir şey söylemeden oradan ayrıldı Prenses Xianyang. Onlara bir şey söylemenin işe yaramayacağını biliyordu. Xianyang, iyi kalpli biriydi. O sarayda gözü hırstan, kibirden kör olmamış nadir insanlardan biriydi. Ve her zaman haklı olanın yanında dururdu, güçlü olanın değil. Bu yüzden prenses için üzülmüştü. "Tao ona yardım etsin." dedi içinden. Çünkü prensesi çok zor günler bekliyordu.

5 Gün Sonra
Nihayet Zhou hududuna gelmişlerdi. Güneş çoktan batmıştı. Geceyi ormanda geçireceklerdi.
Ashina bir ağacın altına oturdu. Ailesini düşündü. Kim bilir ne yapıyorlardı şimdi? Onu bu düşüncelerden ayıran bir sesti:
-Prensesim yanınıza oturabilir miyim?
Gelen Prens Zhi'ydi. Ashina birkaç gün önce tanıştığı arkadaşına gülümsedi:
-Elbette prensim.
Prens Zhi de oturdu ağacın altına. Sonra Ashina'ya dönüp:
-Çok düşüncelisiniz belli ki. Sizi bu kadar düşündürenin ne olduğunu sorsam? dedi.
Ashina:
-Ailemi düşünüyorum. Doğduğum toprakları...
Prens Zhi:
-Anlıyorum. Zor olmalı ailenden ayrılıp hiç tanımadığın insanların yanına gitmek. Zor olmalı doğduğun topraklardan kopup bilmediğin topraklara gitmek.
Ashina:
-Evet zor. Çok zor...
Bir sessizlikten sonra Zhi konuyu değiştirmek istedi ve gülümseyerek:
-En azından beni tanıyorsun artık değil mi? Arkadaş olmuşuzdur umarım prensesim.
Ashina da gülümsedi ama endişeli olduğu her halinden belliydi:
-Tabi ki. Sen iyi bir arkadaşsın.
Zhi onun endişesini anlıyordu:
-Endişelisin değil mi? Fazlasıyla tedirginsin.
Ashina gözlerini kaçırdı bu kez:
-Çok mu belli oluyor?
Zhi küçük bir kahkaha attıktan sonra:
-Yani biraz belli oluyor...
Sonra ciddi bir tavır takındı:
-Sana endişelenme diyemem. Desem de bir faydası olmaz. Ama şunu bil ne olursa olsun... ben her zaman senin yanında olurum.
Ashina tebessümle:
-Henüz yeni tanışmış olsak da senin arkadaşlığın benim için kıymetli prensim.

Çin Sarayı
İmparator Yong, saltanat naibi ve bakanlar toplanmıştı. Kuzeydeki Qi hanedanlığı Zhou İmparatorluğu için büyük bir tehditti. İki devlet arasında bir güç ve bir hakimiyet mücadelesi vardı. Zaten Yuwen Yong'un Ashina ile evlenmesinin bir sebebi de buydu. Bu mücadelede Türklerin desteğini almak. Ve Kuzey Qi konusunda acilen bir hamle yapılması gerekiyordu.
İmparator, saltanat naibine uzun süre baktıktan sonra kararını açıkladı:
-Qi hanedanlığı imparatorluğumuz için büyük bir tehdit. Yılanın başı küçükken ezilmeli. Bu sebeple General Yuchi Jiong ordusuyla bu tehlikeye son vermeli.
Saltanat naibi imparatorun sözlerini onayladı:
-Majesteleri, söylediklerinde haklı. Ancak Qi hanedanlığını hafife almamalıyız.
Sonra gözlerini imparatorun üstünde sabitledi ve sözlerine devam etti:
-Düşmanı hafife almak size hiç bir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir majesteleri. Hafife aldığınız düşman bir gün başınızı ağrıtabilir.
İmalı bir şekilde söylemişti bu sözleri.
En sadık adamı bakan Zan:
-Siz ne önerirsiniz efendim? diye sordu.
Saltanat naibi:
-Şu an için Kuzey Qi Devleti'nin üstüne yürümek bizi de tehlikeye atar ve bu kararın sonuçları ağır olur. Bu savaşı bir müddet daha erteleyelim. Tabi majesteleri de onaylarsa.
İmparator, sahte bir şekilde gülümsedi:
-Siz bu devlet için çok mücadele ettiniz saltanat naibi. Elbette sizin kararlarınıza uyulması gerekir.
Bakanlar da alınan kararı onayladılar.
Saltanat naibi:
-Prenses Ashina da yakında sarayda olur. Bu evlilik devletimiz için hayırlara vesile olsun majesteleri.
Bakanlar hep bir ağızdan:
-Hayırlara vesile olsun majesteleri.
Yuwen Hu ve Yuwen Yong birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de bir savaşın eşiğinde olduklarının farkındaydı. Yuwen Hu, imparatoru kullanabileceğini düşünüyordu. Yuwen Yong ise itaatkar davranıp güç toplamayı ve nihayetinde saltanat naibini ortadan kaldırmayı düşünüyordu.

2 Gün Sonra
Zhou sınırlarına çoktan girmişlerdi. Başkent Chang'an'a birkaç günlük mesafedeydiler.
Ashina biraz da olsa huzur doluydu. Endişeleri az da olsa azalmıştı. Çünkü onu anlayan bir arkadaşı vardı artık bu topraklarda: Prens Zhi.
O bunları düşünürken aniden araba durdu. Ashina, başını dışarı çıkardığında yola büyük bir ağacın devrilmiş olduğunu fark etti. Kafilenin başındaki general, Prens Zhi'ye:
-Bir ağaç devrilmiş efendim, dedi.
Prens Zhi:
-Bu bir tuzak olabilir dikkatli olun.
O anda etrafta bir sürü silahlı adam belirdi.
Prens Zhi bağırdı:
-Prensesi koruyun...

İmparatoriçe AshinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin