5/ mavi gözler

En başından başla
                                    

"Seninle yaşadığım hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum, Amite. Sana hiçbir zaman kalbimi veremesem de... Hep iyi ki kızımın annesi ve bunca yıl beraber yaşadığım insan, en yakın arkadaşım olmuş diyorum kendime."

"Bana öyle seslenme." ne kadar garipti, nasıl bu hale düşmüştü bilmiyordu Amite fakat o da Jimin gibi hissediyordu bu konuda.

Jimin hayatında tanıdığı en uyumlu ve en kibar insandı belki de. Amite her şeyin farkında olmasına rağmen buraya kadar gelmeyi kendi seçmişti ve Jimin sesini bile çıkartmamıştı. O da zamanla kızının annesine, hayat eşine aşık olur sanmıştı fakat bunu istese bile yapamayacağını anladığında vazgeçmişti bu istekten. Başlamak isteyen Amite'ydi, bitirmek isteyen de.

Jimin'i ondan vazgeçebilecek kadar çok sevdiğini sanmıştı, kendi bencilliğine bir dur demişti bu yüzden. Çünkü biliyordu, Jimin içten içe ne kadar mutsuz olursa olsun sesini çıkarmayacaktı ve Amite isterse onunla yaşlanacaktı belki de gerçek aşkı hiç tadamadan. Sevdiğim adama bunu yapamam demişti genç kadın, görmezden gelememişti onun gözlerinin ışığının yavaşça sönüşünü fakat o bencil taraf hiç tamamen sönmemişti de.

Aşkının közleri harlanmayı bekliyordu genç kadının.

"Biliyorsun," dedi Jimin ve boğazını temizledi devam etmeden önce. "Sen olmasan hiçbir zaman çocuğum olamayacaktı belki de. Babalık ne öğrenemeyecektim."

"On yedinde, henüz çocukken baba oldun Jimin." kadın konuştuğunda oluşan sessizlikte duvardaki saatin durduğunu fark etti Jimin.

"Bundan mutluluk duyduğumu biliyorsun. Mirinae benim her şeyim." Amite bunu çok iyi biliyordu, o hiçbir zaman Jimin'in her şeyi olamamıştı çünkü.

"Saat geç oldu," dedi Amite duvardaki saate bakarken. Durduğunu fark etmemişti, saatin kaç olduğu umurunda değildi aslında. Sadece kaçmak istiyordu buradan çünkü.

"Mirinae'yi hafta sonları alman gerekiyordu Amite. Telefonlarımı açmadın, bir ay oldu neredeyse-"

"İstemiyorum." kadın mırıldandığında kaşları çatıldı Jimini'in.

"Ne demek 'istemiyorum'?" Amite ayaklanıp kapıya doğru yürüdüğünde çaresiz peşinden gitti Jimin ve genç kadının uzun paltosunu giyişini izledi kaygılı gözlerle.

"Duydun." sesi öyle ruhsuzdu ki onu yanlış anladığını düşünmek istedi genç adam.

"Ama o senin de kızın." bunu kabul edemiyordu, dünyası başına yıkılsa daha iyiydi belki de o an.

"Bu çocuğu bana bir söz verdiğin için doğurdum Jimin. Çocuğumuzu aldırmazsam onu büyütürken hep yanımda olacağını söyledin, oldun da... Ama yapamıyorum artık." kadın tekrar ağlayacak gibi olduğunda vestiyerde duran çantasına uzandı ve saplarını sıktı güçsüzce.

"Ama o daha küçücük. Altı yaşında... Daha okula bile başlamadı, sensiz ne yapar?" yalvarmak istiyordu Jimin karşısındaki kadına fakat gitmeyi seçtiyse onu geri döndüremeyeceğini de biliyordu.

"Halimize bak Jimin. Yirmi bir yaşında genç bir psikiyatristsin, kimse dul bir baba olmanı sorun etmeyecek. Bense... Yirmi iki yaşında başından başarısız bir evlilik geçmiş, hiçbir mesleği olmayan dul bir anne olacağım onların gözünde. Bu hayatı arkamda bırakmam gerekiyor. Gitmem gerekiyor Jimin, baştan başlamam gerekiyor." ağlamasını durdurabilmek için elini ağzına kapattı Amite ve arkasındaki kapıya yaslandı daha fazla ayakta duramadığından.

"Fransa'ya geri mi döneceksin?" Jimin de ağlamak üzereydi fakat tutuyordu kendini bir şekilde.

"Hayır, sevgilimle Japonya'ya gidiyoruz yarın. Orada bir stüdyo dairesi olduğunu söyledi, onunla yaşayacağım."

Inner Child × vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin