due

27 1 103
                                    

Calum, "Michael, bu Isabella." dediğinde çevreye bakınmayı kesip, önüme döndüğümde kırmızı saçlı bir çocuk gördüm. Bu Aurora'nın bahsettiği çocuk olmalıydı.

Michael oturduğu yerden ayağa kalkarak elini uzattı. "Memnun oldum, Isabella. Ben Michael." Saçlarının boya olduğu belliydi, gizlemeye çalışmamıştı.

Elini sıkarak, "Ben de memnun oldum." dedim ve hep birlikte masaya oturduk. Sandviçimin alüminyum folyosunu açıp, yiyecekken iştahımın kapandığını hissettim. Garip hissediyordum. Beni rahatsız eden bir şey vardı. Burada çok insan yoktu.

"Uhm, okulda yenisiniz galiba." dedim sessizliği bozmak için.

"O kadar belli mi yeni olduğumuz?" dedi Michael gülerek.

"Yani okulda kırmızı saçlı birini daha önce görmeyince, seni fark etmek çok da zor değil." dedim gülerek.

"Niye? Kırmızı kötü mü?" dedi Michael. "Bana canlılığı ve gücü anımsatıyor." Canlılığı vurgulamasıyla kaşlarımı çattım. Aynı zamanda çevreye bakınıyordum. Hala Aurora ve Harry'nin nereye kaybolduklarını anlayamamıştım. "Birini mi arıyorsun?"

Boğazımı temizleyip, tekrar Michael'a baktım. "Uhm Aurora'ya bakıyordum. Bir anda kayboldu da. Hiç böyle yapmazdı." Neden Harry'den bahsetmemiştim ki?

"Aurora mı? Onunla İngilizce dersimiz ortak. Arkadaşın mı?"

"İkizim." dedim kısaca.

Calum'un "İkizin olduğunu bilmiyordum." demesiyle ona döndüm.

"Çünkü yeni tanıştık."

O anda ileriden, buraya doğru gelen Harry'i gördüm. Gözlerinde tam olarak anlayamadığım bir bakış vardı. Şaşkınlık? Kızgınlık? Rahatlamışlık? Belki hepsi de. Ben ayağa kalkana kadar Harry yanımıza gelmişti. "Her yerde seni arıyordum. Burada ne yapıyorsun?" dedi. Gergindi ve sinirliydi. Ses tonundan belli oluyordu.

"Seni orada göremedim, sevgilim." dedim ve kolumu beline koydum. Sevgilim dememle kaslarının rahatladığını, gerginliğinin geçtiğini hissetmiştim. Bu iyiye işaretti. Kolunu omuzlarıma atıp, Calum'la Michael'a baktı. "Harry, bu Calum, bu da Michael." diyerek tanıttım.

Calum elini uzatsa da Harry sadece kafasını sallayıp "Merhaba." demişti. Calum sakince elini geri indirdi. Kıskançlığı hoşuma gitse de bu biraz kaba olmuştu ama diğer bir yandan da bunun iyi olduğunu düşünüyordum. Onların yanında çok garip hissetmiştim. Bunu açıklayamazdım ama iyi bir his değildi. Sadece gitmek istiyordum. "Gidelim mi Bells?" EVET. Harry resmen aklımı okumuştu. Kafamı salladım ve sandviçimi de aldıktan sonra ikimiz de oradan uzaklaştık. Garip his gitmişti. Harry'nin kollarında olmak içimi rahatlatmıştı sanırım. "Aurora ve Luke minik bir tartışma yaşadı."

"Ne? Neden?"

"Bilmiyorum. Derste bir çocuk Aurora'ya göz mü dikmiş ne Luke onunla alakalı bir şeyler demişti." Michael üzerine tartışmışlar mıydı gerçekten? "Yani Luke'u anlıyorum bir yandan da. Kantin sırasında yanında olan çocukla beraber oturman..."

"Seni göremedim ki o an orada. Calum da bizimle oturmak ister misin diye sorunca onların yanında oturdum."

"Başka biri gelip şuraya gidiyoruz, bizimle gelmek ister misin dese onlarla da mı gideceksin?!" Sesi yükselmesiyle kantindeki birkaç kişi dönüp bize bakmıştı.

"Ne bağırıyorsun, Harry?" dedim sinirle. Kantinin ortasında olay yaratıyordu.

"Her neyse, Isabella... Ben gidiyorum. Sen rahatça yeni arkadaşlarınla vakit geçirebilirsin." Cevabımı bile beklemeden gitmişti. Hayır, anlamıyordum. Onu görememiş ve okula yeni gelen çocuklarla oturmuştum yani bunda ne suçumu görüyordu? Gözlerimi yumup, sakinleşmeye çalıştım.

GEMINI TWINSWhere stories live. Discover now