...

"Şimdi herkes düzgünce kahvaltısını yapsın, arzu ettiğiniz çoğu gıdayı tesisimizdeki mutfakta bulacaksınızdır. Ama eksik gördüğünüz bir şey olursa bize bildirebilirsiniz, hemen halletmeye çalışırız. Kahvaltının ardından arka bahçede hepinizi bekliyor olacağım, bugün hemen ilk derse geçmek istiyoruz," diye üst katta gördüklerine toplu bir duyuruda bulundu Manuel ve sonrasında Kristal ile aşağıya indi. Herkes önce onların geçmesine izin veriyordu ve kenara çekiliyordu.

Kahvaltı yapmak için çoktan mutfağa inenler vardı. Starfell ile düello yaptığını öğrendiği Vietnamlı Ho Chi bir litrelik süt şişesini dikiyordu...

İngiltere'den gelen Caitlin de mutfaktaydı. Kendisine tost hazırlamıştı, yanına da domates doğruyordu. Norveçli Eirik de dibinden ayrılmıyordu, ama onun arkadaşlığından rahatsızlık duymuyor gibi görünüyordu. Hem onun varlığından dolayı başka erkekler de isteseler bile Caitlin'e yaklaşmıyorlardı. Eirik'in yaklaşanlara gözdağı verdiği belliydi.

"Yanına da portakal sıktık mı, benim kahvaltı tamamdır," dedi Caitlin, gülümsemesi eksik olmuyordu. Bunda Eirik'in etkisi vardı muhakkak.

"Herkese günaydın," dedi Manuel içeri girdiğinde sonra: "Rahat olabilirsiniz," diye belirtti. Ama çoğu kişinin onun varlığında rahat olamadığını görmüştü. Ho Chi bile ikinci şişeyi içmekten vazgeçmiş ve mutfaktan çıkmıştı. Sadece Caitlin, Manuel'in varlığından etkilenmemiş gibiydi. Eirik'in ağzını bile açmadığını herkes görmüştü, ama o sanki Norveçli'nin yaptığı bir şaka komiğine gitmiş gibi kahkaha atıyordu.

"Ben en iyisi portakalları keseyim," dedi Eirik ve Manuel ile göz göze gelmemeye dikkat ederek buzdolabına yöneldi.

"Biz yokmuşuz gibi rahat olun," diye tekrar etti Kristal de, ama Manuel'in Caitlin'e anlamsız bakışlar attığını görebiliyordu. Caitlin neden Manuel'in otoriter olmaya çalıştığı tavırlarıyla uğraşıyordu, o da anlayamamıştı. Herhalde otoritenin kendisiyle ilgili sıkıntısı vardı.

...

Birden alttan aniden gelen bir darbeyle herkesin dengesi şaştı ve bazıları ayakta duramayıp kendisini yerde buldu. Manuel son anda masaya tutunabilmişti, Kristal de yere düşmeden Manuel'in elini yakalamıştı. Caitlin, Eirik'in ona yeni getirdiği taze portakal suyunu düşürmüştü. Eirik'in üstü başı kendisinin sıktığı portakalın suyuyla yapış yapış olmuştu.

...

Ne olduğunu kimse bilmiyordu. Deprem olmuş gibiydi. Ama daha önce hiç bu adada deprem gibi bir doğa olayıyla karşılaşmamışlardı. Bunun yaşanmasının imkânsız olduğunu düşünmüşlerdi.

"Deprem mi?" diye sordu Kristal. O da yeni gelenler gibi tesisin geçmişini çok fazla bilmiyordu. Manuel: "General, tesisin bu adaya yapıldığı dönemde toprağın altına manyetik bir zemin yerleştirildiğini ve deprem olursa şayet onun etkilerinden adayı koruduğunu söylemişti," diye açıkladı.

"O halde ne olmuş olabilir? Bunu aramızdan biri mi yaptı yoksa?" diye herkesin şüphelendiği şeyi sordu Andre... Şimdi kimseyi suçlamanın sırası değildi. Kimseye zarar gelmemişti. Sadece Norveçlinin portakal suyunun yapışıklığından kurtulması için duşa girmesi gerekecekti o kadar, Tesise de bir şey olmamıştı. O yüzden abartılacak ve endişe duyulacak bir şey yok gibi duruyordu.

"Sakin kalmak zorundayız. Ben Klik ve Ozan ile görüşeyim. Ozan, biri özel yeteneğini kullandıysa bize söyleyebilir," dedi Manuel ve Bay Fend ile mutfaktan çıktı. Kristal'in mutfakta kalmasını istemişti...

"Anka adası yok mu olacak?" diye birisinin sesini duydular. Caitlin yine peşlerinden gelmişti ve her şeyi duymuştu. Daha sonra Kristal'in de geldiğini gördüler, ama geç kalmıştı. Caitlin, Çakal'ın dediklerine dehşet içinde kalarak kulak misafiri olmuştu.

SON İNSAN: AFTER CRYSTALWhere stories live. Discover now