11. LÂL ve KEHRİBAR

443K 27.8K 110K
                                    

11. LÂL ve KEHRİBAR

Kıraç, Taş Duvarlar

Dudaklarımdan lâl döktü, gözlerinden kehribar aktı.

    Daima var olacak bir düğüm boğazımdan aşağıya sarktı, sesleri kesti önce, sonra kelimeleri göğsüme gömdü. Dudakları dudaklarımdayken arada duran bıçağın keskinliği duygularımın içinden geçti, bakışlarım onun kehribar rengi gözlerine dokundu ve lâl olan dudaklarımda kızıl yangınlar büyüdü.

    Bir an ağlamak istediğimi hissettim. Oysa ben hiç acıdan ağlamazdım; ben onurumdan ağlardım, gururumdan ağlardım, korkumdan ağlardım, gücendiğimden ağlardım. Şimdi ağlarsam, bu gözyaşlarının sebebi acı olacaktı. Dudaklarıma öyle bir acı yayıldı ki, bu acının sebebi arasına aldığı bıçak değildi; bu acının sebebi bu adamdı ve bu adamın dudaklarındaki zehirdi.

    Dudakları dudaklarımla bir bıçak mesafesindeyken, öleceğim an gelene ve ruhum kalkıp zamana yayılana kadar sırtımdan atamayacağım bir yükün içime çöktüğünü hissettim. Gurur'un sonbahar akşamını anımsatan gözleri gözlerimden çekilmedi, dudaklarım ile dudakları arasında kalan bıçağın keskin yüzeyinde harfler kan gibi parlıyordu.

    "Kimse yok Servet Efendi, kedidir kedi," diye seslendi yaşlı bir kadın, sesi etrafa yankı şeklinde yayıldığında dudaklarımdaki acının arttığını hissetsem de hareket etmedim.

    "Mart ayına da var daha, zemheri ayında mı azdı bu kediler?" diye söylendi yaşlı adam homurdanarak. Adamın uzaklaşmaya başladığını fark etmemle, Gurur'un beni sertçe çekip duvarın üzerine alması bir oldu.

    Saçlarım duvarın zeminine yayılırken gözlerimi gökyüzüne diktim ve o an bıçağın iki göğsümün arasında asılı durduğunu fark ettim. Nefes alıp verişlerim hızlıydı; Gurur bıçağı hızla aldığı an göğsümdeki boşlukla öylece Gurur'a bakakaldım.

    "Bayağı da şişman bir kedi," dedi Gurur konuyu dağıtmak ister gibi, belki de duruşu buydu. Çok rahat görünüyordu. Sanırım ortada dağıtacak bir konu bile olmadığını düşünüyordu. "Kalk, aşağıya atlayacağız. Aşağısı tamamen çim, kendini yere bırakman yeterli."

    "Yakalanırsak neler olur, biliyor musun?" Doğrulup avuçlarımı birbirine vurarak silkeleyip Gurur'a dik dik baktım. "Ayrıca sağ ol, bıçaklamadığın bir benim ağzım kalmıştı."

    "Ben ağzını bıçaklamam, dikerim. Senin ağzını kesmek demek, konuşman için daha fazla ağzını açabileceğin kadar genişlik yaratmak demek olur. Aptallık yani."

    "Anan yani," demek istesem de sessizce ona baktım.

    Gurur, ayaklarını duvarın diğer tarafına sarkıttı ve aradan bir saniye bile geçmemişti ki küçük bir ses duydum. Gözümü açıp kapayıncaya kadar aşağıya atlamıştı bile. Duvarın kenarına kayarak atlamam gereken yere baktığımda, etrafa yayılan karanlığa rağmen panik ruhuma gemi gibi oturdu ve endişeyle yutkundum. Burası benim için çok yüksekti, evet yerler çimdi ama yine de atladığımda kemiklerimde ağrıyı çok net hissedeceğimi biliyordum. Gurur hiçbir şey olmamış gibi etrafı kolaçan ederken, biraz evvel bir yerden atlamamış gibi görünüyordu.

    "Ben buradan nasıl atlayayım Allah aşkına?" diye fısıldadım duyabileceği bir tonlamayla. Beni umursamıyormuş gibi etrafına bakmaya devam ediyordu. Ellerimi duvarın kenarlarına koyup, ayaklarımı duvardan sarkıtsam da endişeler geri çekilmedi ve korkuyla derin bir nefes aldım. "Sana diyorum, dağ domuzu. Buraya bak. İnemem ben."

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin