35 bölüm

519 48 18
                                    


"Anne düşünsene buraya gelip senden beni isteyen adam gizlice nikah işlemlerini halletmiş, kuzenlerimle birlik olup arkamdan işler çevirmiş. Niye? Ben mutlu olayım diye.." elinu kalbinin üzerine koyup "Anneciğim o an ki kalp atışlarımı, heyecanımı görmen gerekiyordu. Hayatımda pek çok kez buraya gelip üzüldüğüm anları anlattım sana. Kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı, yalnızlığımı. Biliyor musun onları anlatmak çok kolaymış. Ben sensiz acıyı daha kolay çekiyormuşum. Sana gelip mutluluğumu anlatmal o kadar zor ki. Ne bileyim. Sen buradasın. Yalnızsın. Ama ben orada sensiz de mutlu olabiliyorum. Ama koşuşturmaca sırasında kalabalığın içinde aniden durup seni düşününce içim sızlıyor. İlk günki gibi. Sonra elim kalbime gidiyor. Sen hep oradasın. Senin evin orası. Kalbimin en güzel yerinden benim için mutlu olduğunu düşünmek çok huzurlu.. Ben sana daha önce Kerem'i anlatmadım. Kerem hayatıma girdiğinden beri hep bir gün onu kaybedeceğimi düşündüm. Daha çok değer vermeye başlayınca huzursuzlaştım, hırçınlaştım ve yeni Arina ile tanıştım. Ama birisi geçen yıl bana önümüzdeki yıl aşık olup evleneceksin deseydi ona anlamsız bakış atıp yoluma devam ederdim. Hayat işte. Sürprizlerle dolu. Keşke Kerem'i tanıma şansın olsaydı. Hayatıma kattığı değerler, beni tanıştırdığı duygularım. Kerem en iyi arkadaşım ama yeni tanışmamışız sanki çocukluğumdan gelen."

Annesinin mezarına beyaz çiçekleri bırakıp ayağa kalktı. Vakit kaybetmeden onu bekleyen arasına binip gidecekleri yerin adresini verdi. Kerem'in işi çıktığı için onu Cüneyt ile birlikte göndermişti. Araba yolculuğu sırasında gidecekleri yere varana kadar Gül'e ulaşmaya çalıştı. Gül hattı meşgule verince bu kez Güneş'i aradı.

-Arinacığım, Gül yanımda o yüzden açamıyorum. Sonra sana uğrayıp bu konuyla ilgili konuşalım.

-Tamam. Dikkat et ona.

Cüneyt arabayı durdurunca memnun bir şekilde gülümsedi. "Cüneyt eğer Kerem seni arayıp gittiğimiz yerleri sorarsa sakın söyleme. Sadece mezarlığı söyleyebilirsin." Diye uyardı.

Adam Arina'nın en depresif, en tehlikeli hallerini gördüğü için onun uyarısını ciddiye aldı. Belki de almış gibi yaptı.

Hep Kerem mi sürpriz yapacaktı?

Uzun süren alış veriş serüveninden sonra nihayet evine ulaşmıştı. Kapıyı kapatıp, paketleri yere bıraktı. Anahtarları çanağın içine bırakıp ayakkabılarını çıkardı.

Her zamanki gibi uzun süre sonra eve döndüğünde yaptığı ilk iş sıra ile tüm pencereleri açıp evi havalandırdı. Yatak odasına girip üzerindekilerden kurtuldu. Hızlı bir şekilde duş aldıktan sonra bornozunu giyinip odasına döndü. Dolaptan iç çamaşırı ve en sevdiği tişörtünü alıp giyindi. Saçlarını dutch braid diye ismi geçen örgü ile örüp mutfağa döndü. Buzdolabını doldurup aldığı içki şişelerini sehpanın üzerine bıraktı.

Kerem gelene kadar hem atıştırmalık bir şeyler hem de çerezler, meyveleri hazırlayacaktı.

Hazırlıklar bittikten sonra kanapeye uzanıp ayaklarını uzattı. Sehpanın üzerine bıraktığı kutu ve biletleri görünce Kerem'in nasıl tepki vereceğini, yüzünün alacağı şekli merak ediyordu. Pencereden gökyüzüne baktı. Kararmıştı. Ama Kerem daha gelmemişti. Gittikce daha da kanapeye sinerken gözleri kapandı.

Üzerine örtülen örtünün etkisi ile yerinden sıçradı. "Kerem?"

"Benim prenses."

Kerem yanına sokulup "Niye burada uyudun?" diye sorarken Arina'yı kucağına çekti. Daracık kanapeye nasıl sığdıkları büyük bir muammaydı ama yeri çok rahattı.

Uzun süredir uyuduğu için boğazı kurumuştu. "Niye geç geldin?"

"İşleri toparlamam uzun çekti."

Gökyüzünün yalnızlığı (GY)Where stories live. Discover now