Chapter 21

463 54 13
                                    



"Küçükken annemin bir arkadaşının çocuk giyim firması için çekimlere katılmıştım. Aslında annem pek hevesli değildi dergilerde resimlerimin çıkmasına ama arkadaşını kıramamıştı. Ben de poz vermekte hevesli değildim. Bir adam sürekli gülümse, elini beline koy, kameraya bak diye direktifler verdiğinde ben model değilim ben prensesim diye itiraz etmiştim. Annem o yüzden bana hep prensesim derdi. Büyüyünce bile prenses olacaktım."

Aklına gelen konuşma yüzüne belli belirsiz gülümseme kondurmuştu. Güvene bileceği ve bazen yorgun olduğunda sığına bileceği bir liman gibiydi. Kendi yaralarına rağmen onun yaralarını iyileştirmeye çabalaması bile aşık olmasına nedendi.

Bakışları kayalara sertçe çarpan ve geri çekilen dalgalara kayarken hâlâ Arina'yı düşünüyor olması şaşırmadı bile. Sonuçta yanından istemeyerek ayrılmıştı. Arina ona "Oo Kerem bey gitmek istemiyor musun yoksa? Peki ben yarın kalkıp yardım için dünyanın öbür ucuna gitsem ne yapacaksın? Gelecek misin benimle?" diye takılmıştı ona. Belki de hüznünü unutturmak için dalga geçiyordu. O an o evde canının ne kadar çok yandığına emindi. Rüya gördüğünü üstü kapalı şekilde anlatmıştı. Ama onun sıkıntılı olduğunu hissedince ona odaklanmıştı.

Yanından ayrılırken elinden sıkı sıkı tutup, güven veren sıcacık bakışlarla "Sinan seni anlayacak. Üzülme. Sizin dostluğunuz ilk darbede dağılıp devrilen kumdan kale değil." demişti.

Arkadan duyduğu ses düşüncelerinden kopmasına neden oldu.
"Kerem bey, Faruk bey sizi arabasında bekliyor."

Bakışlarını gri bulutların esir aldığı gökyüzüne çevirdi. "O pisliklerin adamlarını hâlâ yakalayamadılar mı?"

"Kamera görüntülerini inceliyorlar."

Mahmut'u geride bırakıp kendi arabasından bir kaç metre uzakta olan siyah minibüse doğru yöneldi. Minibüsün etrafındaki bir kaç siyah takımlı adamdam biri onu farkedince arabanın kapısını açtı ve geçip oturmasını bekledi.

"Gel Kerem."

"Faruk amca bir haber var mı?"

"Asıl haberler sende deli oğlan. Neden ortalığı karıştırdın? Babanla konuştum. Tek kelime etmedi. Sen nasıl kendi başına böyle bir karar alırsın? Aileni, Sinan'ın ailesini tehlikeye attığının farkında mısın? Yoksa babanın en yakın dostunun katillerini yakalatmaya kaç jez yeltendiğini ve aynı zamanda ailesi ile tehdit edildiğinden haberin yok muydu?"

"Umrumda mı sanıyorsun?! Faruk amca ailemi ve Sinan'ın ailesini zaten polisler koruyacak. Önemli olan o adamları adalete teslim ettim. Sinan bir delilik yapmadı, elini pis işlerle kirletmedi. Ve babam yıllarca gerçekleri bile bile sussa da ben her şeyi öğrendim."

"Ah çocuk! Sen her şeyi bu kadar kolay mı sanıyorsun? Baban ister miydi dostu ölsün? Elinden bir şey gelmiyordu o zamanlar."

Yıllarını emniyet müdürü olarak geçirmiş bir adamın söylediklerinin, uyarılarının ciddiyetinin elbette farkındaydı.

"Faruk amca şu an konuşmak istediğim en sonuncu konu babamın pişmanlığı. Senden tek isteğim dışarıda rahat rahat gezen diğer itlerin yakalanması. Ben her an benim için değerli olan birisine bir şey yapacaklar paranoyası ile rahat yaşayamam. "

"Bulacağız oğlum. Adamları konuşturdular. Tüm adresler ve telefon numaraları var elimizde. En geç bir kaç gün içinde hepsini bulacağız. Ama sen de kendine dikkat et. Bu işi senin kurcaladığını kimlerin bildiğini henüz öğrenemedik."

"Bir gelişme olursa bana haber ver."

Bir kaç saat süren yolculuk boyunca endişelerini, kuruntularını düşünmemek adına başka şeylerle meşgul etti kafasını.

Gökyüzünün yalnızlığı (GY)Where stories live. Discover now