35. Bölüm: "Kalbin Sahibi."

Start from the beginning
                                    

Omuzlarını dikleştirdi. "Gayet iyiyim."

Külahıma anlat.

Dışarıdan güçlü görünme çabası içinde olduğunu fark ettiğim için aksi bir şey söylemedim. Duyguları, sinirleri çok hassastı ve yıpratmak istemezdim. Başımı salladığımda tek kaşını kaldırdı. "Mahşer böyle uysal kalmaya devam edersen iyileştiğimde bile hasta numarası yaparak seninle başaçıkabilirim."

Sırıttım. "O biraz sıkar."

Uzanıp yüzüme düşmüş bir tutam saçımı kulağımın arkasına koyarken, dudaklarında, kalbi kadar hasarlı bir tebessüm vardı.

Elini çekti ve başını eğerek avucuma çizim yapmaya devam etti. Serum elinin üzerine bağlı olduğu için elini çok kıpırdatamıyordu ve bu da onu yavaşlatıyordu. Kalemin elimin içinde kaydığını hissederken, "Hastaneden çıktıktan sonra hayatımıza şekil vermeliyiz bence," dedim düşünceli bir sesle. "İntikamımızı aldık sayılır, baban amcana ne zarar verirse versin, bu saatten sonra bizi ilgilendirmez. Cinayetlerimin üstünü örttün, kimse peşime düşmez. Sen iyileştiğinde Ada da tekrardan umut etmeyi öğrenir ve fizik tedaviye kaldığı yerden devam eder. Ben de çalışmayı düşünüyorum, bir hastaneye başvurabilirim. Aslında sabıkalı görünüyorum, bu yüzden sıkıntı olabilir. Sen ne yaparsın? Bence bir süre dinlenirsin, dinlen yani bence. Sonra çalışmak ister misin? Babanla iletişimini koparırsan paraya ihtiyacın olur değil mi? O yüzden çalışırsın galiba? Hı, sen ne diyorsun?"

Avucumda ileriye geriye doğru kayan kalemin durduğunu hissettim ve ondan bir cevap bekleyerek başımı yukarıya kaldırdım. Durmuş, ruhsuz bir ifadeyle bana bakıyordu. Sanki bir duvara konuşmuşum gibi hissettim ve ağzımda neredeyse metalik, iğrenç bir tat hissettim. Elini elimden çekti. "Bu söylediklerine gerçekten inanıyor musun Mahşer?"

İnanmak... Bir kalbi iyileştireceğime bile inanmışken buna neden inanmayayım? Ama... Dişlerimi sıktım. "Hayır."

"O zaman ölecek birinin hayatı üzerine para yatırma, baştan kaybedersin."

Onu dövmek istiyordum, ya da çekip öpmek... Kafasını denizin altına sokmak, ya da çekip çıkarıp kurtarıcısı olmak... Nefreti olmak istiyorum, aşkı da.

Aramızda upuzun, duygusuz bir bakışma yaşandıktan sonra elimi kaldırıp onun omzuna vurdum ve bir hırsla yataktan çıktım. Duman'ın bana uzanacak hali yoktu, zaten seruma bağlı olduğu için uzanamazdı da. Yataktan fırladım ve ayağa kalktığımda sinirle soluyarak avucuma baktım. Elimin içine kırık bir kalp çizmişti. Kendi kalbini.

Ona baktığımda başını yastığa koymuş olduğunu gördüm ve öfke içinde soluyarak acımasızca elimin içini duvara sertçe geçirdim. Duman çenesini sıktı ve solukları hızlandı. Ağzından ona nefes aldıran o aptal şeyi çıkararak, duvara vurduğum avucuma baktı. "Kalbimi mi kırıyorsun?"

Elimin içini duvara bir kez daha, sertçe vurdum. "Evet!"

"Ben öldüğümde şu işe yaramaz kalbimi çıkarıp avuçlarına bıraksınlar, ne dersin Mahşer? Sen de alıp oradan oraya atarsın? Ha, bu sana aynı zevki verir mi?"

Kendimi o kadar sıktım ki, ağzımı biraz açsam çığlık atacaktım.

Zar zor konuştum. "Sen öldükten sonra kalbinle mi uğraşacağımı sanıyorsun?"

Biliyordum, acımasızdım ve bunu isteyerek yapıyordum. Çünkü onu kendine getirmem, hayata döndürmem gerekiyordu. Ölümü öylece kabul etmesi sinirlerime dokunuyor, ruhumu bunaltıyordu. Duman'ın gözlerinde fırtınalar koptu ve sağ çıkan tek duygu öfkesi oldu. "Doğru, ben öldükten sonra kalbimle uğraşacak değilsin! Ne zaman uğraştın ki! Kendine yeni birini yaparsın, ha! Ama dikkatli ol, herkes seni kesmez! Sana taşa..."

DÜŞ KEFENİ.Where stories live. Discover now