17. bölüm: "Kalbin Göğsün İçinden Sökülmesi."

56.9K 4.8K 5.5K
                                    

Multimedya:

Alec Benjamin, Let Me Down Slowly

Öncelikle Regaip Kandiliniz mübarek olsun :') Onun dışında bu şarkıyı son günlerde sık dinliyorum. Bilmeyenleriniz varsa ve benim sayemde keşfetmiş olursa mutlu olurum. 🖤

Keyifle okuyun.

Keyifle okuyun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

17. Bölüm: "KALBİN GÖĞSÜN İÇİNDEN SÖKÜLMESİ."

Kalbim, artık felaketimdi.

Birinin göğsünüzü hırpalaması için onu eline almasına gerek yoktu, bunu size bakarak da yapabilirdi.

Duman, bana bakarak bunu yapan ilk insandı.

Onun gözlerinin içinde felaketime rastlıyordum. Gözlerine bakarken sanki zaman bir kum saatinin içinden aşağıya akan kum tanecikleri gibi ansızın duruyor ve ben tıpkı o kum tanecikleri gibi havada asılı kaldığımı hissediyordum. Bu aptallığa ilk düştüğümde on altısında, kalbinde henüz hiçbir hasarı olmayan bir kız çocuğuydum ama şimdi büyümüş, fakat uslanmamış bir kadındım. Ne zaman gözlerimi ondan çeksem, duran o kum taneleri akmaya devam ediyor ve ben yine o kum taneleri gibi ansızın boşluğa çakılıyordum.

Boşlukta yolunuzu bulmaya çalışmak, yolunuzu kaybetmekten daha kötüydü.

Çünkü kaybettiğiniz yolu bilirdiniz, oraya dönüş yolunu da bilirdiniz ama boşlukta gideceğiniz yeri asla bilemeyecektiniz. Bunun için bir kalbe ihtiyacınız olacaktı, bu yüzden onu korumalı, herkesten sakınmalıydınız. Ben bunu başaramamıştım, işte bu sebepten yolumu bulamıyor, debeleniyordum. Kalbiniz pusulanızdır ve onu sizden almalarına izin verirken, yolunuzu kaybedeceğinizi bilmeliydiniz.

Sigaramın dumanını takip eden bir öksürük, boğazımdan kurtularak dışarıya taştığında, sırtımı duvara daha sert dayayarak destek aldım. Bundan nefret ederdim, yani bir şeylere ihtiyaç duymaktan ama hastane duvarları her yerdeydi ve çaresizce onlardan destek almanızı bekliyorlardı. İki saati aşkın bir süredir burada, hastane bahçesindeydim. Ada beni aradığında ve ben annemi bırakarak evden çıktığımda doğrudan Duman'ın evine gitmiştim ve beni karşılayan Ada göz yaşları içinde şunları söylemişti: "Babam birkaç dakika önce geldi, abimi götürdü bile. Benimle uğraşamayacağını söyledi. Lütfen Mahşer Abla, beni de götür hasteneye, abimin yanında olmalıyım."

Vicdanım kendini mi hatırlatmıştı bilmiyordum ama yapmış, Ada'yı buraya getirmiştim.

O içeride, tekerlekli sandalyesinde ve üzgün bekleyiş içerisindeydi ama ben hastane bahçesinde, soğuktaydım. Bunu kendime kendim yaptığım için sorun yoktu. Gece yarısıydı, arada bir şimşek çakmasına rağmen yağmur yağmıyordu ve Duman'ın ne durumda olduğundan haberim yoktu. Buraya geldiğimizde Ada'yı üst kata çıkarmış, abisini aldıkları yoğun bakım odasının önüne bırakmış, kendim de aşağıya inerek sigara içmeye başlamıştım. Leş gibi koktuğuma emindim ama bekleyiş sırasında mideme giren sayısız krampı ancak ciğerimdeki havasızlıkla öldürebilirdim.

DÜŞ KEFENİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin