lonely heart

75 10 1
                                    

Karanlığın içinde beyaz kanatlar ışıldarken meleğin yüzünü görmek neredeyse imkansızdı. Bir oyuncunun kameraya yaklaşması gibi yaklaştı. Şimdi sadece siyaha yakın tonda güzel gözler görünüyordu.

"Fazla zamanınız yok. Sadece bir gün. Tamamlayamadığınız ne varsa tamamlayın. Ve uyandığınız yere dönün."

Dalgalar çocuğun kızıl saçlarını ıslatırken yavaşça geri çekiliyordu. Güneşin yakıcı ışıkları çocuğun yüzüne vururken çocuk minik elleriyle gözlerini ovaladı. Yattığı rahatsız yerde kıpırdanırken kumun rahatsız edici hışırtılarını duydu.

Gözlerini yavaşça araladığında nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı. Zihni çok karışıktı ve midesi bulanıyordu. Bir anda aklına gelen anılarla hızlıca doğruldu ve elleri yara izinin olduğu yeri kontrol etti. Kafasını eğip baktığında gördüğü yara iziyle dudaklarından minik bir çığlık kaçtı.

Ne olduğunu algılayamıyordu. Neden buradaydı? O gördüğü rüya neydi? Vurulmuştu, nasıl yaşıyordu? Gözlerindeki endişe ve büyük bir hızla atan kalbi sakin olmasını engelliyordu. Nerde olduğunu anlamak için başını kaldırdığında yanında oturan bir beden olduğunu fark etti.

Kim olduğunu anlamaya çalışırken sarışın çocuğu inceledi. 'Yine mi?' diye düşündü. Başını elleri arasına alırken kendine kızıyordu. Yine batırmıştı. Bunun başka açıklaması olamazdı.

"Ben ölmüştüm." Sarı saçlı çocuğun ince sesini duyduğunda başını o tarafa çevirdi. Çocuk dudakları titrerken ağlamamak için kendini tutuyor gibiydi. Bir anda gülmeye başladığında Michael onun nasıl bir deli olduğunu anlayamadı.

"Saçmalama. Buraya nasıl geldik hatırlıyor musun?" Sert ve güçsüz bir sesle sorduğunda bu ton Michael'a çok uzaktı. Genelde alaycı davranır, insanlarla uğraşmaktan zevk alırdı. Ama şu anda kafasına oturtamadığı şeyler vardı.

"Saçmalamıyorum. Ben öldüm. Nefesim tükenmişti. O soğukluğu hissettim. Yemin ederim." Michael düşündü. Aynı şeyleri kendisi de yaşamıştı. Ama bu çok mantıksızdı. Öldükten sonra geri dönemezdin.

"Bu mümkün değil." Sarışın çocuk çaresiz bir şekilde iç çektiğinde Michael rüyayı düşündü. Bir gününüz var diyordu. Bir melek olduğunu anlamıştı. Ama bu gerçek olamazdı. Doğa üstü şeylere inanmak için yeterince büyümüştü.

"Rüya gördün mü?" Michael kısıkça fısıldadığında sarışın çocuk da ona baktı. "Bir melekle ilgili." Çocuk kafasını şaşkınlıkla salladığında ne yapacağını bilemedi. Tanrıya inanmazdı. Hep ölünce hayatın biteceğini düşünürdü. Şimdi olan şeyler ona mantıksız geliyordu.

"Bir günümüz var. Ve sonra öleceğiz." Michael yavaşça konuştuğunda çocuğun endişesi yerini ifadesizliğe bıraktı. İkisi de aptalca da olsa olanın bu olduğunu biliyordu. Birlikte geçirmek zorunda oldukları bir günleri vardı.

Yarım saat ikisi de hiçbir şey söylemedi. Sadece güneş ışığının parıldadığı denize baktılar. Bu onlar için idrak etmesi zor bir şeydi ama taşlar yerine oturmuştu. Kabullenmek istemeseler de olan buydu.

Michael yine aynı şeyi yaptı. Hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Yine o aynı utanmaz bakışı takındı. Aynı utanmaz şekilde konuştu. Her zaman sorunlarından kaçan birisi olmuştu. ''Umarım gördüğün şeyden memnun olmuşsundur.'' Sarışın çocuk şaşkın bakışlarını Michael'a çevirdiğinde çocuğun utanmaz bakışlarla kendini süzdüğünü fark etti.

Sessiz kalırken bakışlarını önüne çevirip duymamış gibi davrandı. Michael çocuğun cevap vermemesine gülümserken konuştu. ''İsmin ne? Utangaç çocuk falan mı?'' Michael esprisine komikmiş gibi gülerken Luke derince bir nefes verdi. ''Luke.'' Michael duyduğu ince ve güzel sesi beğenmişti. ''Lucas mı? Beğendim.'' Luke gerçekten sabır dilenmeye başlamıştı.

''Luke.'' diye düzelttiğinde Michael daha çok sırıttı. Çocukla uğraşmayı sevmişti. ''Bu yakışıklı şeyin adı da Michael.'' kendinden bahsettiğini belirtircesine işaret parmağını kullandığında Luke başını salladı. Bir gününü bu adamla geçirmek istemiyordu. Ama zorundaydı.

Michael bir anda ayağa fırlayıp ona şaşkınca bakan çocuğa baktı. Pantolonunun düğmesini yavaşa açarken sırıtıyordu. Luke gözlerini kısıp ne yaptığını anlamaya çalıştığında Michael sadece iç çamaşırıyla kalmıştı. Son bir kez Luke'a bakıp denize doğru adımlamaya başladı. Bacaklarının büyük bir kısmı suyla buluştuğunda Luke'a dönüp bağırdı. ''Hadi ama Lucas. Son bir kez gel ve denize gir.''

Luke düşündü. Michael haklıydı. Yavaşça ayağa kalktı ve yavaşça pantolonunun fermuarını indirdi. Michael ise hiçbir hareketini kaçırmak istemiyormuş gibi gözlerini ona dikti. Luke bakışlardan rahatsız olsa da pantolonu çıkardı. Yavaşça suya doğru yürüdü. Bacaklarına değen serin suyla hafifçe titrediğinde yavaşça Michael'ın yanına yüzdü.

Michael çocuğu omuzundan tutup yanına çekerken gülümsedi. Şimdi aralarında çok az mesafe vardı. İkisi de suyun içinde hareketsizce beklediler. Michael sonunda gözlerini çocuğun gözlerinden ayırdığında yavaşça suyun altına daldı. Tekrar yüzeye çıktığında alnına yapışan saçları eliyle geriye attı.

Luke da onu tekrar edip suya daldığında yavaşça sudan çıktılar. Michael yine arsızca sırıtırken Luke artık daha fazla dayanamadı. ''Şu itici tavırlarını kes. Sadece saçmalıyorsun.'' Michael daha da fazla sırıttı. ''Bu yakışıklı şeyin tavırlarını seviyorsun Lucas. İnkar etme.''

İlk bölüm.
Umarım seversiniz.

Lover Of Mine // MukeWhere stories live. Discover now