ep. 1

79 15 20
                                    

1754, Daegu/Güney Kore

Kraliçe kendini aynada son bir kez süzdü. Bugün mor giyinmişti, asilliğin temsilcisiydi. Üzerindeki mor elbise beline kadar dar şekilde inmiş, belinden aşağıya doğru ise kabarıyordu; sade bir elbiseydi. Sadeliği her zaman gösterişe göre daha çok sevmişti. Lady'lerinden biri kraliçenin tacını takmak için eline aldığı sırada kafasını sallamış tacı yerine bıraktırmıştı.

"Gidebilirsiniz."

Lady'ler gittikten sonra kendi ile baş başa kalmıştı kraliçe Irene. Ayna da kendine bakmaya devam etti. Tacı olmasaydı eğer o bir hiçti ve istediğini yapmakta özgür olacaktı. 28 yıllık hayatı boyunca kendini kısıtlamak zorunda kalmayacaktı. Bir kral ile evlenene kadar bir odada kimse ile görüşmeden yaşamak zorunda kalmayacaktı. Irene, herkesin canından çok sevdiği o taçdan nefret ediyordu. Çocukluğunu mahveden bu taçdan nefret ediyordu Irene. Kraliçe olmaktan nefret ediyordu.

"Kraliçem."

Kral Suho odaya girdiğinde Irene tacını kafasına takmış hemen yanında yerini almıştı. O tacı taktıktan sonra yapacağı her hareket kısıtlıydı ve kraliçe gibi davranmak zorundaydı. Kralın koluna girmiş beraber taht odasına doğru yürümeye başladılar. Taht odasına kadar hiç konuşmadan ilerlemiş oraya geldiklerinde de hazır olan kahvaltı sofrasına oturmuşlardı. Sofra da herkes vardı-Kralın piç kardeşi Taehyung, ana kraliçe, Kralın kız kardeşi-ve başlamak için kral ile kraliçenin yerleşmesini bekliyorlardı.

"Başlayabilirsiniz, afiyet olsun."

Kral başladıktan sonra herkes başlamıştı. Kraliçe, Taehyung'un arada ona baktığını gördükçe kıpırdanıyor, rahatsız olduğunu belirtiyordu. Hayatı boyunca izlenmekten nefret etmişti. Böylece yarım saat geçmiş herkesin kahvaltısı bitmişti. Yine kralın komutu ile herkes kalkmış işlerine geçmişti, kral ve kraliçe ise tahtlarına oturmuşlardı.

"Kralım, bu adam beni dolandırdı."

Onlar taht odasındayken halktan birkaç insan gelmiş sorunlarını kral ile paylaşıp çözüm istiyorlardı. Kral her soruna adil bir çözüm bulmaya çalışırken kraliçe sıkılmış krala gideceğine dair işaret vermiş ve taht odasından çıkmıştı. Ilk önce hava almak için sarayın arka bahçesine çıkmış, kimse olmadığını görünce de taşlıklara oturmuştu. Burası onun en sevdiği mekandı, en azından gerçeklerden burada uzak kalıyordu. Kraliçenin Luca adındaki köpeği geldiğinde, günün ilk gülümsemesini ona sunmuş ve kucağına almıştı.

"Tek senin yanında mutlu hissediyorum Luca."

Diyerek Luca ile konuşmaya başladı Irene. Hem Luca'nın sırtını okşuyor hem de onunla konuşuyordu.

"Hayatımı seçebilecek olsaydım asla bu hayatı seçmezdim."

Irene derin bir nefes aldığı sırada yanında hareketlilik hissetti. Kafasını gelen kişiye çevirdiğinde Taehyung olduğunu gördü ve göz devirdi. O sırada Taehyung Luca'yı kendi kucağına almış seviyordu. Irene kendisine ait olan birşeyin izinsiz elinden alınmasından nefret ettiği için sinirle Luca'yı aldı ve yere bıraktı. Luca serbest kalınca bahçenin diğer tarafına koştu.

"Bir kraliçenin elinden ona ait olan birşeyi izinsiz alamazsın!"

Onun bu sinirli haline karşı Taehyung gülmüş yerde diz çöküp, bir elini Irene'ye uzatmış diğer elini de karnına götürmüştü ve kafasını eğmisti dalga geçercesine.

"Majesteleri, affınıza sığınırım."

Kraliçe gülmüş ardından Taehyung'un ona uzattığı elini tutarak ayağa kalkmıştı. Ardından Taehyung'da ayağa kalkmış toprak olan pantolonunu silkelemişti. O pantolonunu silkelerken kraliçe yürüyordu, büyük ve hızlı adımlarla tekrar kraliçenin yerini almıştı.

Queen.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin