bölüm; on bir

641 56 112
                                    

Size Cemre'nin ağzından bir bölüm getirdim, biraz da olayları onun açısından görmeniz için.

Ya Samet'i sevin, valla o iyi biri. Ama iyi olması, Buğra ve Cemre'nin arasına girmeyi bırakacağı anlamına gelmeeez:ddd

Şunu da söyleyeyim, finale çok bir yolumuz kalmadı, ikinci kitabın yarısına geldik neredeyse. Zaten bu kısım ilk kısım kadar uzun olmayacak. Gerçi belki uzatırım, bilmiyorum. Tatil de 30 Nisan'a kadar uzamış.

Ayrıca her gün bölüm atmaya çalışacağım yine eskisi gibi.

Ay, ne çok konuştum.

Gidiyorum ben.

Oy vermeden geçmeyin lütfeen.

Sizi seviyorum❤

Cemre'den

Çalan telefona bakıp göz devirdim. Sessizce homurdanarak ona doğru uzanıp ekrana baktım.

Arizona Kertenkelesi arıyor...

Telefonu açıp kulağıma yaslarken, yattığım yerden kalktım ve mutfağa doğru ilerledim.

"Alo? Samet, senin kuman olmayı kabul etmiyorum. Bunun için beni aramayı kes lütfen." derken alayla gülüyordum.

"Ee, Samet değil, benim." diyen kişinin Buğra olmasıyla duraksadım ama bu uzun sürmedi, tekrar mutfağa doğru yürümeye devam ettim.

"Canım arkadaşım, bir şey mi oldu?" derken sesim o kadar alaylı ve iğneleyici çıkıyordu ki derin bir nefes verdi.

"Arkadaş mı? Yok arkadaş falan. Arkadaş öldü. Sevgili var."

"Ve kuma," diye gülerek devam ettirdim cümlesini. "Kuzeninin sana aşık olduğunu bilmiyordum."

"Bana mı seslendin, kumacım?" diye bağıran Samet'in sesini duyduğumda göz devirdim.

"He sana dedim," dedim telefona doğru.

"Samet, kes." diye homurdandı Buğra.

"Hayatım, niye öyle diyorsun?"

"Samet, sus."

"Ama-"

"Samet sikeceğim ama bir sus artık be!"

"Tövbe, o nasıl kelime öyle?" diye bağırdı Samet. Ciddi olmadığı ortadaydı.

"Senin soruna gelirsek... Kuzenim bana aşık falan değil. Sadece çilli insanlara zaafım olduğunu biliyor ve kendisi de çilli." dediğinde mutfağın kapısından içeri girmiştim. Kaşlarım yukarı doğru kalktı.

"Çilli insanlara zaafın var demek," diye mırıldanıp bir bardak aldım ve ona su doldurmaya başladım.

"Yani, önceden çilli insanlaraydı, şimdi sadece sana." dediğinde dudaklarım yukarı kıvrıldı ama ona belli etmedim.

"Hım," dedim sessizce. "Güzel laftı, ama yemedim."

Yalan.

"Ya," diye mırıldandı hayal kırıklığıyla. "Tüh."

"Neyse," dedim. "Başka çillilere dersin artık, ne de olsa zaafın var onlara. Bir bakarsın, onların da senin aslında o kadar güzel olmayan mavi gözlerine zaafları olur."

"Ne?!" diye çığlık atarak araya girdi Samet. "O kadar güzel olmayan mı? Ulan ben lens taksam o kadar güzel olmaz."

"Doğru söyle, sana bunları Buğra mı söyletiyor?"

"Hım, belki." dediğinde güldüm ve içmekte olduğum suyu ağzımdan  fışkırttım.

Rezilsin, Cemre.

"Lan niye yalan söylüyorsun?" dedi Buğra.

"Aşkım özür dilerim," diyen Samet'in sesini duyduğumda homurdandım.
"Gidin aşkınızı köşede yaşayın."

"Haklısın, gel Buğra aşkım."

"Samet, küfür etmek istemiyorum kardeşim. Def ol git." derken dişlerini sıktığını anlamıştım.

"Kardeşim deme bebeğim,"

"Siktir, mal!" diye bağırdı ona. Kahkaha atarken telefonu kapatmaya kadar verdim.

"Neyse, benim işlerim var. Sonra görüşürüz arkadaşım." dediğimde Samet'in üzerinde olan ilgisini bana çevirdi.

"Ne işin var?" diye sordu aksi bir tavırla.

"Randevum var. Sence siyah elbise mi yoksa mavi elbise mi?"

"Bence siyah olanı giy, Cemre!" diye tekrar araya girdi Samet.

"Sen sus," diye homurdandı. "Ne randevusu? Delirtme kızım beni. Senin sevgilin benim."

"Görüşürüz, Buğra."

Telefonu yüzüne kapatıp oturma odasına geçtim ve koltuğa yayıldım.

Saçmalamayın, randevum falan yok. Yani... dizi izlemek randevu sayılmazsa.


SENİ BANA AYIRDIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin