7. İlk Gün

77 8 0
                                    

     Eve dönmek istemiyordum. Amcama pazar gününe kadar kalmamızı teklif ettiğimde çok şaşırmıştı ama hayır dememişti. Tam tersi herkes çok sevinmişti. Buğra'dan uzakta olmak istiyordum. O duygulardan uzaklaşmak istiyordum. Ben niye arkadaş gibi hissetmiyordum ki? 

     Pazar günü gelmiş sabah otelden ayrılmıştık. O zamana kadar Buğra bana iki kere mesaj atmıştı. Ben hep müsait olmadığımı söyleyip onu geçiştirmiştim. Ama trip atıyor gibi değildim. Normal, arkadaşça. Eve döndüğümüzde Burak kendi bahçelerinde oturuyordu.

     ''Tünaydın.'' dedim, nazikçe.

     ''Sonunda döndünüz. Gözümüz yollarda kaldı.'' ayağa kalkıp yanımıza gelmişti. Bu sırada amcamlar bavullarla meşguldü.

     ''Dönmemek istedim ama amcam işe gitmek zorunda.'' sesim yorgun çıkmıştı.

     ''Niye dönmemek istedin ki?'' sağ eliyle omzumdan tutmuş göz hizama doğru eğilmişti.

     ''Hiç. Burada çok sıkılıyorum artık.''

     ''Sıkılmak? E bize gel bir şeyler yapalım. Film izlemek gibi. Zaten şuan evde kimse yok, bende sıkılıyorum. Bu arada senin hiç arkadaşın yok mu?'' başta sempatikti ama son cümleyi söylerken eğlenmişti.

     ''Ha ha çok komik.''

     ''Yani arkadaşın yok.''

     ''Yok.'' sinirlendim.

     ''Herneyse ben gideyim. Dediğim gibi istediğin zaman gel tatlım.'' deyip göz kırpmıştı.

     ''Teşekkürler.'' dedim o giderken.

     Eve girdim. Eşyalarımı yerlerine yerleştirdikten sonra duşa girdim. Rahatlamış ve kendime gelmiş hissediyordum. Evde yapacak bir şeyim yoktu. Burak'ın yanına gitmek geçti aklımdan. Olabilirdi, niye olmasın? Buğra'yı görürdüm. Ama onu görmek istediğimden emin değildim. Bu olayı abartmak değildi. Sadece duyguları dizginlemekti. Ama oraya gitsem ne olacaktı ki? Hem evde kimse yokmuş.

     Bu düşünceler sonrasında yengeme söyledikten sonra evden ayrılıp yan tarafa geçmiştim. Zili çaldım. Burak kapıyı açtı.

     ''Ooo gelmişsin.''

     ''Hoşbulduk.'' derken içeri girmiştim.

     ''Sen geç film seç ben mutfaktan patlamış mısır ve kola getireyim.'' dedi salonun yanındaki mutfağa geçerken.

     Salonlarını daha önce görmüştüm ama bu kadar dikkat etmemiştim. Yerler beyaza yakın laminant parkeyle kaplıydı. Duvarlarda griydi ama onlarda beyaz gibi duruyordu. Koltuklarda tam tersi koyu renklilerdi. Bordo bir tane L şeklinde üçlü koltuk, iki tane siyah tekli koltuk vardı. Duvarlar boş gibi duruyordu sadece birisinde saat vardı. Yaşam üniteleri neredeyse duvarın tamamını kaplıyordu. Televizyon tam ortasında duruyor ve büyüktü. Televizyonun etrafını kitap ve filmler dolduruyordu. Bir kaç tane de aile fotoğrafı.

     Film seçerken büyük bir olasılıkla Buğra'nın küçüklüğü olan bir fotoğraf gözüme çarptı. Çerçeveyi alıp bakarken Burak gelmişti.

     ''Orada daha 3 yaşında.''

     ''Anladım.'' deyip çerçeveyi aldığım yere bıraktım. ''Neden hoşlanırsın?'' dedim ona dönerek. O yerine oturmuş patlamış mısırı yemeğe başlamıştı.

     ''Kızlardan, kızlardan ve kızlardan.'' demişti sırıtarak.

     ''Yok film türü olarak demiştim.'' dedim bıkkın halde.

Daima GençTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang