YENİ PADİŞAH

573 21 1
                                    

22 Kasım 1617

                Mahpeyker Sultan Edirne’den İstanbul’a dönüyordu. Son hafta sinirleri altüst olunca evlatlarını da alıp Edirne’ye gitmişti. Kasım ayı etkisini göstermişti. Yağmurlar gözyaşı şimşek kamçı gibiydi. Araba bir anda durmuştu. İçeride küçük bir sarsıntı yaşandıktan sonra Mahpeyker Sultan dışarı bakmaya çalıştı. Ama tül buna engel oluyordu. Dayanamayıp nedimesine emir verdi. Nedimesi aşağı indi. Az sonra Mahpeyker Sultan seslendi.

                “Ne oldu? Niçin durduk?” bunun üzerine bir erkek eli arabanın tüllerini araladı. Mahpeyker Sultan bir anda irkilip geri sıçradı. Sonra tanıdık bir ses geldi. “Sultanım Sultan Mustafa Han hâli gereği tahttan indirilmiştir.” Mahpeyker Sultan’ın yüzünde tebessüm belirmişti. “Malik Ağa sen ve güzel haberlerin.” Dedi. Gözleri Malik Ağa’nın yüzünü inceledi. “Ne var niçin mutsuzsun?” diye sordu. Malik Ağa birkaç kez yutkunduktan sonra konuşmaya başladı. Gözlerini Mahpeyker Sultan’a dikti. “Sultanım, ne yazık ki yeni padişahımız belli oldu. Sultan Ahmed Han’dan olma Mahfiruz Sultan’dan doğma Sultan Osman Han” dedi. Mahpeyker Sultan’ın yüzü biraz asılmıştı. Malik Ağa’ya eliyle karşısına oturması söyledi. “Malik Ağa nasıl oldu anlat?” arabanın tıkırtılar eşliğinde ilerlemesi ile Malik Ağa konuşmaya başladı. “Sultanım, Siz Edirne’de, Fatma Sultan’da eski sarayda olduğu için Mahfiruz Sultan önce davrandı.” Dedi. Mahpeyker Sultan derin bir nefes aldı. “Neyse zaten önemli olan Devlet-i Ali Osmaniyye’nin nizamıdır. Sultan Mustafa balıklara altın saçan, tüm divan üyelerini azleden, tüm Ali Osman’ın soyunu kurutmaya çalışan bir deli idi. Yerine hiç değilse aklı başında biri geçti. Hem Osman daha toydur on altı yaşında istediğimiz gibi yönetiriz.” Dedi.

                İSTANBUL

                “Destur! Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, adaletin kılıcı, Hanedan-ı Ali Osman’ın başı Devlet-i Aliye’nin yöneticisi üç kıta dört denizin hâkimi Sultan Osman Han Hazretleri. Çift taraflı Bab-ü selam kapısı bir anda açıldı. Sapsarı güneş misali kaftanıyla başındaki kaz tüğleri ve zümrütlerle süslü sorgucu ile Sultan Osman Han belirmişti. Ağır adımlarla ilerledi. Tahtına oturduğunda önce sadrazam gelip Padişahın eteğini öptü daha sonra… ve en sonunda Sultan Osman Han kafasını Adalet kulesine çevirdi. Oraya dönerek içinden şunları söyledi. Ben Osman Devlet-i Aliyenin hükümdarı ve İslam Halifesi, gücünü babasından; zekasını annesinden alan bu devlete ikinci bir fatih olacak olan düşmanlarını tir tir titretecek olanım. İşte ben buyum Sultan Osman Han.

MAHPEYKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin