Bölüm İki - Bilinmeyen Yol

Start from the beginning
                                    

"Tatlım artık konuşmuyorsun ve derin derin nefes alıp veriyorsun, yoksa sonuç doğru çıkmayabilir." Böylelikle annem kısa bir süreliğine susturulmuş salon o huzurlu sessizliğe kavuşmuştu, yani en azından benim için. "10'a 7... " Konuşmasının devamını getirmek isteyen babamı annemin elinin tersini alnına götürüp " Nasıl da düşmüş tansiyonum, ambulans çağırın, hastaneye götürün gözlerim kararıyor benim ay Madison!" Son iki harfi nefesinin yettiği kadar uzatıp bağırması susturdu.

Babamsa yüzünü buruşturup elini telefona götüren Madison'u engelledi. "Dur, dur. Sadece normalin bir tık altında, gereksiz yere milleti uğraştırmaya gerek yok. Tuzlu bir şeyler getir yesin." Annem yüzündeki elini hızla çekip dirseklerinden destek alarak hafifçe doğruldu. "Ne demek gereksiz Nedim! ben... ben derin derin nefes almamıştım yanlış çıkmıştır bir daha ölç tansiyonumu."

Böylelikle annemin numara yaptığı anlaşılmış, Nermin teyze "Biz daha sonra ziyarete geliriz canım, şimdi sen dinlenmene bak." diyerek kendisiyle beraber herkesi ayaklandırmıştı. Annem dışında herkesi. "Ah bu gece hiçte hayal ettiğim gibi bitmedi Nerminciğim, kesinlikle arayı açmayalım..." Şüpheyle Nermin teyzeye baktım ama koyu kahve gözlerinde Keremin yapamadığı teklifi destekleyen bir hüzün göremedim. "Merak etme hayatım, herkese iyi akşamlar."

"Zeynep sizi kapıya kadar geçirsin..."

Sonunda kapıya geldiğimizde Nermin teyze ve Tayfun amcayla sarılıp kapıdan çıkmalarını izledim. Annesi ve babası giden Keremse olduğu yerden, geldiği saniyeden beri yaptığı tek eylemi sürdürdü. Dik dik yüzüme baktı.

Gitmeyi düşünmüyordu sanırım. Gözlerimi devirip iki kolumu göğsümün altında birbirine bağladım. "Gitmeye karar verdiğinde kapıyı çekmeyi unutma." Ve arkamı dönüp geldiğim yolu geri gitmeye başladım ta ki duymayı istemediğim o sese kadar. "Bekle."

Ayaklarım yürümeyi kestiğinde bakışlarım duvardaki tabloyu eşeledi.  Ayakkabısının parkede bıraktığı sesi dinledim. "Duydun... annenle olan konuşmamızı." Tüm akşam yaşanan olayları düşünmüş olmalıydı ki en sonunda bir sonuca vardı. Sonra adım sesleri durdu, ensemde bir nefesin varlığı yerine yerleşti, tüylerim diken diken oldu. "Açıkçası işime geldi, eğer sen..." Derin bir nefes aldığını işittim, "Eğer sen konuşmaları duymuş olmasaydın, annenin aksine beni reddedeceğini biliyordum."

"O zaman neden yine de böyle bir şeye kalkıştın?" Dudaklarımdan iznim olmadan dökülen bu sorunun cevabını merak ediyordum. Boğazından yükselen sesle güldüğünü işittim, o çekik yeşil gözlerinin kısılıp daha da korkunç bir hal aldığını düşündüm.

Şuracıkta çığlık atmıyorsam sıktığım kollarım sayesindeydi.

"Etmeyecektim, hele sen mutfağa o şaşkın halinle girdikten sonra?" Soru sormuyordu, sanki bir salağa açıklama yapar gibiydi.

"Cık, cık, cık. Sadece bunu engellemek için ne kadar ileri gidebileceğini merak ettim." Resmen benimle dalga geçmişti, tüm akşam yemek boyunca benimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı.

Biraz daha yaklaşıp ayakkabısının ince topuğuma değmesiyle telaşla ileriye bir adım attım. Bana haddinden fazla yakın olması midemi bulandırıyordu.  "Şimdi öğrendin mi... sırf seninle bir olmamak için tüm hayatımı, kariyerimi, hayallerimi geride bırakıp başka bir ülkeye gidebilirim?"

Birbirine bağlı kollarımı aşağı doğru sallandırıp başımı sola doğru, omzumun gerisine uzattım. O yeşil gözleri tavandaki ışıkla daha mı korkutucu olmuştu yoksa söylediklerimin ondaki tesiri bu muydu? Başını usulca iki yana salladı, "Anlamış olman gerekiyordu..." Ben korkudan titremeden önce boynunu büküp kulağıma eğildi ve kanımı donduran o kelimeleri yan yana getirdi.

Son Hislerimde Saklı SenWhere stories live. Discover now