tribus

268 22 174
                                    

insan bir uyarır neden hem 1. hem de 3. tekille yazdın hikayeyi diye.....

bölümü kontrol etmeden attım ona göre valla hiiiç uğraşamam

Clary dehşetle iç çekerek kağıdı masaya fırlattı. Dudaklarını ısırıp sakin kalmak için çabaladı. "Clary?"Alec sessizce omzunu tutup Clary'i kendisine çevirdi.

Clary'nin omuzları titriyordu ve kulakları basınçla dolmuştu. "Ne yapacağız şimdi?" kendi sesi kulaklarına uzaktan, yankılanarak geliyordu.

"Onun bir tehdit olmadığını düşündüğümüz için cidden aptalız." Simon iç çekerek kollarını bağdaş yaptı. "Kendi adına konuş, dört göz." Magnus sırıtarak Simon'ı taklit etti.

Clary bir anda hıçkırarak ağlamaya başladı -her şeye de ağlıyo bu aq bi sakin ol- kendisini Alec'in göğsüne yaslayıp gözyaşlarının tişörtünü ıslatmasına izin verdi.

Clary, Jace Herondale'den gerçekten korkuyordu. İsmini duyduğunda bile sebepsizce tüyleri diken diken oluyor, nefes almakta zorlanıyordu.

"Bir yolunu bulacağız." Yumuşak bir sesle Sebastian'ın söylediği şeyi düşünürken bunun cidden doğru olmadığını biliyordu. Jace'i yenseler bile, Nefilim ırkının sonu gelirdi, kendisine benzeyen bir Gölge Avcıları ordusu... Hiçbiri bunu sağ atlatamazdı.

Salya sümük ağladığı tişörtten kafasını çekince, hepsinin ona endişe ve biraz da acımayla baktığını gördü. Valentine gibi bir adamı gözünü kırpmadan lime lime eden kız, şimdi onun evlatlık çocuğunun ismini duyunca altına kaçırmamak için zor duruyordu.

"Jem'e çoktan bir mesaj gönderdim. Tessa'yla birlikte yakında gelecekler." Alec Clary'nin sırtını okşadı.

"Peki ya Kit? Ona kim bakacak?" Clary kollarını bağdaştırdı ve herkesi teker teker inceledi.

"Blackthorn ailesi ona göz kulak olur. Julian zaten tam bir anne figürü, bir şey olmaz." Alec elini umursamazca salladı.

"Eğer... Mark'la yalnız bırakılmazsa." Simon kıkırdadı.

Magnus Simon'a tekrardan sert bir bakış attı. "Tessa gelirse kanından faydalanabiliriz. Biraz aşındı, ama hâlâ Jace'le kan bağları var." Isabelle kafasıyla onayladı. "En azından onu önceden bulma şansımızı değerlendirebileceğiz."

"Tessa ne zaman burada olur?" Clary kafasını Magnus'a çevirdi.

"Sanırım birazda-" Magnus'ın cümlesi içeri açılan bir portalla yarım kaldı. Portalın içinden 3 kişi çıkmıştı. Tessa, Jem ve.... Emma?

Emma sırtına bağladığı Cortana'sıyla hepsine el salladı. "Naber millet?"

➰➰➰

"Jace!" Jace kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp Zara'ya baktı. "Efendim, Zara?" Yanaklarını şişirip kahverengi saçlı güzel kıza baktı.

"Beni dinlemiyor musun? İki saattir sana ne zaman Enstitüye saldıracağımızı soruyorum." Jace gözlerini devirmemek, ya da Zara'nın içini bir kürekle boşaltıp evin çöpüne atmamak için kendini zor tuttu.

Jace ve Dearborn ailesinin istedikleri şey neredeyse aynıydı. Dearborn'lar kendi ırklarını Aşağı Dünyalılardan ayırmaya çalışıyor, Jace ise eh, dünyaya hükmetmek istiyordu.

Horace ve Lejyon ile bir sürü ittifak kurmuş, Meclis'in ruhu bile duymamıştı. Aptal Jia, aptal Nefilimler. Olan biten her şeyi Jace birinci ağızdan dinliyordu, bütün avantajlar onun elindeydi.

Yine de Horace'in güzel ama aptal kızından yararlanmazsa olmazdı. Zara Jace'i ilk gördüğü andan itibaren yakasına yapışmış, Jace onu bir anlamda kabul edene dek ise peşinden ayrılmamıştı. Evet, yatakta iyiydi ve ciddi anlamda güzeldi ama bunlar Jace için yeterli değildi.

"Jace!" Tekrardan Zara'nın o sinir bozan sesini duyması Jace'i çıldırtmak üzereydi.

"Ne var Zara?!" Jace bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Zara'nın ağzı başka işlerde iyiydi ama konuşması... Belki de dilini kesip atması gerekiyordu.

"Soruma hâlâ yanıt alamadım!" Zara kollarını sallayarak Jace'in iyice dibine girdi. "Ne zaman saldıracağız?"

Jace gözlerini kırpıştırıp Zara'ya döndü. "Zamanı gelince öğrenirsin." Zara'nın gözünden bir öfke parıltısı geçti.

"En azından o Emma sürtüğünün olduğu, Los Angeles enstitüsünden başlayalım. O sümsük Blackthorn ailesine katlanamıyorum!"

Jace iç çekti. "New York önceliğimiz, belki sonraki yer Los Angeles olur." Zara sırıttı ve Jace'in kucağına oturarak onu öpmeye başladı.

En azından yıkıma kadar beklerken Jace kendisini oyalayabiliyordu.

➰➰➰

"Em! Sen burada ne yapıyorsun?" Clary Emma'ya kocaman bir sarılma verdi.

"Eh, Jace gibi bir ateş parçasını alt etmekten gurur dıyacağımı fark ettim. Bensiz bir şey becerebileceğinizi sanmıyorum." Emma sırıttı.

Jem boğazını temizleyerek Emma'ya uyarıcı bir bakış gönderdi. "Herondale çocuğunu bulmamız gerek. Valentine'ın yetiştirdiği saf kötülük hepimizin sonu olur." Sebastian alınmış bir şekilde iç çekti.

Isabelle onun omzunu okşadı. "Ne yapacağız o zaman?" Tessa gülümseyerek kendini işaret etti. "Sihir!"

Saatler geçmesine rağmen hâlâ Tessa kanıyla Jace'i bulamamıştı. Clary iç çekerek pes eder bir şekilde elini kaldırdı. "Bence onu bu şekilde bulamayız."

Tessa ona gülümsedi. "Kolay bir süreç değil ama Jace'i bulmak için başka bir şansımız yok. Denemek zorundayız."

Sebastian yere oturmuş, Tessa'nın 6. kere denediği ritüeli izliyordu. Kız kardeşine güven vermek için onlarla beklemeyi kabul etmişti.

Jem duvara yaslanmış Tessa'yı izliyor, Magnus ise Tessa'nın karşısında gücünü ona aktarıyordu. Emma ise elindeki hançerleri parlatırken Jace'e küfür ediyordu. Diğerleri ise çoktan oradan tüymüş, Enstitünün işleriyle ilgilenmeleri gerektiğini söyleyip ortalığa dağılmışlardı.

"Onu durduramazsak ne olacak?" Clary iç çekerek Jem'e döndü. Jem gözlerini kırpıştırıp Clary'e baktı. "En iyi ihtimalle ölürüz." Emma ortaya atlayıp Clary'nin sorusunu yanıtladı.

"Rahatladım." Clary alayla Emma'ya kaşlarını kaldırdı. Emma omuz silkti ve hançerlerine geri döndü. "En azından yakışıklı, değil mi?" Emma Clary'e yavru köpek bakışlarından birini atınca Clary ürperdi. Tam Emma'ya susmasını söyleyecekken Magnus elini masaya çarptı.

"Sanırım onu bulduk!"

daha uzardı da sıkıldım

paint it black ➰ jace + claryWhere stories live. Discover now