"Af"

1.7K 139 94
                                    

Bölüme başlamadan önce bir özürü borç bilirim...
2. Bölümün ardından araya giren sınav haftam, ufak bir hastalık sürecim yüzünden yazsam da okunmaz insanlar unutmuştur hissi ile hikayeye epey ara verdim. Ama ne olursa olsun başladığım işi yarım bırakmamam doğru olan. Beklettiğim için çok çok çok özür dilerim🙏🏻
Kaldığım yerden yüksek müsaadenizle devam :)

"Kaç lisan bilirsen bil terk edilmişliği tercüme edemezsin yüreğine"

Yıldız: Ben senin derdini anladım. Sen vicdanını rahatlatmak için gelmişsin buraya Kuzey.
Ben senin ciğerini bilirim.
Senin yapacak açıklaman olsaydı 20 yıl önce yapar giderdin zaten.

Kuzey: Yapmadım değil Yıldız yapamadım

Yıldız: Ee tabi ben seni sevdim istedim aldım taktım parmağına yüzüğü İstanbul'a gidince başka kadınları görünce ben de benim başım bağlı sevdiğim beklediğim var diyecek yürek sende ne arar? Şeref sende ne arar? Düştün bir kadının peşine. İnsan bunu nasıl açıklar dimi Kuzey? Ben şerefsizim, ben yüreksizim nasıl der? Nasıl sığdırır erkeklik gururuna? Sende haklısın.

Der ve gitmeye yeltenir. Kuzey'den birkaç adım uzaklaştığında

Kuzey: Benim bekleyenim vardı Yıldız sevdiğim yoktu.

Yıldız duyduklarını önce idrak edemez. Kafasının içinde yankılanır. Anlam vermeye çalışır ama başaramaz. Daha terk edildiği insanın dönüşünü yutamamışken az önce kulağının işittiğini anlamaya gücü yetmez. Kuzey'e döner ve titrek bir sesle kaşlarını çatarak çaresizce bakar.

Kuzey: Sana bir ömür borçluyum Yıldız ama
Ben burdan giderken sana aşık değildim.

Yıldız duydukları karşısında gözlerini kapatır ve yutkunur. Dizlerinin bağının çözüldüğünü, midesinin bulamadığını hisseder.
Çaresizce iki dizinin üstüne yığılır.
Kuzey ise yarattığı manzara karşısında kalbinin unufak olduğunu hissetse de ok yaydan çıkmıştır bir kere,söyleyecektir.
Çünkü bilir; bu yolun geri dönüşü yok. Artık bu hikaye de kandırmak yok. Yakmak yok. Çünkü hayat onu çıra gibi yakarak öğretmiştir:
"Yaktığın kadar yanarsın"
Kuzeyde yıldızın yanına oturur ve kelimelerine devam eder

Kuzey: Ben seninle beraber büyüdüm Yıldız. Aynı sofrada yemek yedim, aynı sokakta oyun oynadım, aynı kaldırımda düştüm, aynı salıncakta sallandım. Ben sana hep çok değer verdim. Ama bu aşka hiçbir zaman dönüşmedi Yıldız.
Babam bana bizi nişanlamak istediklerini söylediğinde çok uğraştım yapmaması için,dinlemedi istemiyorum dedim, dinlemedi.
En uygunu bu dedi. Değil baba dedim.
Dinlemedi Yıldız. Sen anlarsın diye çok uğraştım halimden anlamadın. Ben söyleyeyim dedim ama o kadar mutluydun ki Yıldız. Dilim varmadı.
İstanbula gittim ama sana yemin ederim ki asla başka birini bulmak için seni terk etmek için gitmedim. Kabullenmiştim kendi içimde. Elbet severim dedim. Sonra
Şule çıktı karşıma sadece bir gece bir gece geçirdim. Ama o geceden sonra anladım ki mutlu değildim, sana verdiğim söz mıh gibi aklımdaydı. Hata yapıyorsun dedim Kuzey hata. Geri dönmek istedim. Nolursa olsun dön geri dedim evlensen de dön terk edeceksende dön ama kıza bir şey söyle dedim.Ama
tam o sırada Şulenin hamile olduğunu öğrendim.
Dönemedim Yıldız.
İstanbulu terk etsemde bir kadının yüreğini burkacaktım
Orduyu terk etsemde
Yapamadım.
Karnımda çocuğu olan kadını yüz üstü bırakamadım.

Derin bir sessizlik olur
Yıldız, bir kez daha birinin  göğsünü yarıp kalbini söktüğünü hisseder
Tam bu sırada Yıldız'ın yaşadığı durumu anlatan en iyi satırlar Mevlana'nın satırlarıdır...
"En acısı da budur ya, öldüm der durur yine de yaşarsın"
Yıldız hep yaşadığı acının en büyük acı olduğunu söylerdi.. Öyle değilmiş.
Yıldızın payına meğer daha büyük bir acı da düşüyormuş
"Sevilmemişlik"
Yıldız duydukları karşısında o kadar şaşırmış, gücü tükenmiştir ki incecik sesiyle Kuzey'e

Yıldız: Karnında çocuğunu taşıyan kadını bırakıp gidemedin diye, yüreğinde seni taşıyan kadını bırakıp gittin.

Ağlayarak ayağa kalkar az önceki kadar şiddetli olmasada yine yüksek bir sesle Kuzeye

Yıldız: Ben senin gözünde o kadar mı gurursuzdum Kuzey? Sen bana seni sevmiyorum Yıldız deseydin. Ben kendimi sana yamayacak kadar gurursuz bir kız mıydım Kuzey?
Neden yaptın bana bunu Kuzey
Hangi günahını bedeli bu Kuzey
Neyin intikamını aldın benden
Seni sevmemin bedelini bu kadar ağır ödetmek zorunda mıydın
Sevmiyorum deseydin Kuzey
İstemiyorum deseydin
20 yıldır ağlıyorum daha kötü hiçbir şey olamaz derdim
Varmış kuzey
Ben 20 yıldır BOŞUNA ağlıyormuşum
Sen beni hiç sevmemişsin ki
Ben terk edildim zannediyorum
İnsan sevdiğini terk eder
Ben terk edilmemişim ki
Ben kullanıp atılmışım Kuzey
Bana bunu nasıl yaparsın Kuzey
Aynı sofrada oturdum aynı kaldırımda düştüm aynı sokakta oynadım aynı salıncakta sallandım dedin
Sen bana bunu nasıl yaparsın Kuzey

Yıldız: Sakın bidaha başka kadına dokunduğun elinle, bir gün döner diye beklediğimden kimsenin elini tutmadığım ellerime dokunma
Beni bundan sonra değil düşerken, uçurumdan aşağı da atlasam tutma
Benim yüreğim  senin yüzünden 20 yıl boyunca ağlamayı kaldıramazken
20 yıl boyunca "hiç" uğruna ağladığını nasıl kaldıracak Kuzey?

Kuzey: (yalvarır ses tonuyla) Yok mu kendimi sana affettirmenin bir yolu?

Yıldız: Dünyaları da sersen, başıma yıktığın dünyayı toplayamazsın.
Sen benim hayat ışığımı söndürdün.
Yanacak tek bir kibrite muhtaç ol Kuzey.

Der ve arkasını dönüp gider.
Kuzey ise oturup hüngür hüngür ağlamaya başlar.
Hiçbir şey ağlatmamıştı onu.
Ne doğuran annesinden işittiği, ne büyüten babasından işittiği, ne karısı tarafından terk edilişi...
Ama Yıldız için oturmuş hüngür hüngür ağlıyordu.
Neden? Vicdan azabı mıydı bu?
Yoksa yıllar sonra baktığı bir çift mavi göz onu kendinden mi etmişti?
Niye Kuzey Şule'ye hiçbir zaman tam anlamıyla teslim olamamıştı?
Vakit vardı...
Günler gösterecekti...
Bugün af dilemek için yalvaran diller
Yarın aşk dilemek için yalvarır mıydı?

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere❤️

EfsunkârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin