1.2

88 6 1
                                    

Yatağın içinde dönerken kafasını iki yana salladı. Okula son 1 gece kalmıştı. Şimdiden olacaklar konusunda birçok tahmini vardı. Giydiği kimonolara laf edecekler -pek kimonoya benzemese de- , onu o tuhaf bakışlarla rahatsız edeceklerdi. Bunlar belli şeylerdi. Belki yönelimiyle alay ederlerdi, iğrenç cümleler sarf edelerdi. Ah, bu belkilerle düşünülecek bir şey değildi.

Düşüncelerinin kötü yerlere kaydığını fark ederken gözlerini alışmaya çalıştığı odada gezdirdi. Odanın köşesinde duran tanka baktığında yılanının uyuduğunu gördü. Güzel hayvandı, onun gibiydi biraz. Odağı bir köşeye fırlattığı rengarenk çantaya kaydı. Çantasının yanına ilerlerken ona sırıtan kontrbas ile derin bir nefes verdi. Kapağını açıp içinden uzun yayı ve yayın reçinesini aldı. Odanın bir köşesinde duran ince, dikdörtgen taşıma kılıfını eline aldı. İçindeki bagetleri düzeltti ve yayı aynı titizlikle kılıfın içine koydu. Tamamdı, artık tekrardan uyuyabilirdi.

Hiç kibarca olmayan bir şekilde dürtüklenirken örtünün altından uyuşukça kalktı. Evan tuhaf bir sırıtmayla ona bakarken, Otis dağılmış saçlarını düzeltmeye çalıştı.

"Aslında," dedi Evan. "Bu kadar erken kalkmana gerek yoktu ama bizimle birlikte kahvaltı etmek istersin diye düşündüm. Yürü hadi."

Otis ona uyarak ayağa kalktığında, yemeğini ne kadar hızlı yerse hazırlanabileceğini düşünüyordu. Evan'ı yavru bir ördek gibi takip ederken çoktan hazırlanmış masaya baktı. Birçok yemek ona göz kırparken Amy ona oturması için işarette bulundu ve birkaç dakikalığına ortadan kayboldu. Elinde meyve sularıyla geri döndüğünde Evan annesine 'Çocuk muyum ben?' diye söylenmiş ve güzel bir sohbet eşliğinde yemeklerini yemişlerdi.

Kahvaltının hemen ardından Otis, 'aile'sine masa konusunda yardım etmiş ve biraz daha sohbet etmişlerdi. Onu okula hep beraber bırakacaklarını söylediklerinde kibarca gülümsemiş ve ve odasına çekilmişti. Dolabının kapağını açıp, içinden kimono tarzı bir ceket çıkardığında ne ara geldiğini fark etmediği Evan'ın kıkırtısıyla kızgın bakışlarını ona kilitledi. 'Özel alana saygı!' diye geçirdi içinden.

Evan dolabın yanına gelince Otis çıkardığı kıyafetlerden utanarak onları yatağın üstüne atmıştı.

"Nereden buldun bu ceketleri? Güzel tarzmış. Sana yakışır."

Otis onu umursamayarak çalışma masasının üstüne koyduğu lens kutusunu ve suyunu aldığında Evan ona 'Ne bok yiyor bu?' dercesine bakışlar atıyordu.

"Hey, hey, hey! Ne diye takıyorsun onları? Gözlerinin rengi zaten güzel, boşu boşuna takıp durma şunları!"

"Sonra gözlerimin içine tuhaf tuhaf bakıyorlar. Daha önce de söylemiştim."

Evan ona onaylamaz bakışlar atarken Otis lenslerini halletmiş ve ihtiyaç duyabileceği birkaç malzemeyi daha renkli okul çantasının içine atmıştı. Üstünü değiştirirken Evan ile özel alan hakkında küçük bir kavga edip, odadan sarmaş dolaş çıkmışlardı. Açıkçası hiçbiri birbirlerine bu kadar çabuk ısınmayı beklemiyordu.

Evden çıktıktan sonra onu okuluna bırakmış ve güzelce uğurlamışlardı. Büyük demir kapıya boş bakışlar atmaya başladığında okula doğru ilerleyen birkaç kişiyle çarpışmıştı. Bazıları ona tuhaf bakışlar atarken Otis stresin etkisiyle sargılarıyla uğraşmıştı biraz. Okulun içine girdiğinde içini kaplayan o kötü his bir an olsun peşini bırakmayacak gibiydi.

Sarışın gencin karşılaştığı kalabalık, uzun koridor onu korkutmaya yetmişti. Çok rahatsız ediciydi. Hızlı adımlarla sınıfına ilerlediğinde bir kaza olmadan varmıştı bu sefer. Sınıfa girince ani bir sessizlik olduğundan bir süre kapının önünde durdu. Rahatsız edici bakışlar üstünden çekilince oturacak bir yer bulmak için etrafı taradı. Gözüne ilk kestirdiği yere kendini bırakırken insanları göz ardı etmek için telefonunu çıkardı. O kendini dış dünyaya kapatırken bu diğer çocukların dikkatini daha da çekmiş olacak ki birkaç kişi fısıldaşmaya bile başlamıştı.

snake | bxb [ASKIDA]Where stories live. Discover now