Prolog

137 20 116
                                    

  ⛓️
Sessiz çığlıkları vardır insanların. Aşması gereken birçok düşünce ve kabullenmesi gereken gerçekler...
Hapisteyken özgürlük denen şeyin bileğinizdeki iki halkaya bağlı olduğunu mu sanıyorsunuz? Aptallık. Kurtulmak için sadece anahtar gereken iki halka özgürlüğünüzü alamaz.
Asıl özgürlük benliktedir.
Her şeyden kaçabilirsin ve o aptal özgürlük hayallerine kavuşabilirsin sana göre. Peki ya kendinden kaçmayı denedin mi hiç? Hayır, hayır asıl merak ettiğim o değil.
𝘽𝙪𝙣𝙪 𝙗𝙖𝙨̧𝙖𝙧𝙖𝙗𝙞𝙡𝙙𝙞𝙣 𝙢𝙞 𝙝𝙞𝙘̧?

Parmaklıkların ardındaki soğuk zeminde oturmuş ve öylece karşısındaki leş duvarı izliyordu Seok. Yıllardır yaptığı gibi.
İçerde birbirine küfreden, birbirlerini boğazlayan ve kaçma planları yapan insanlar umrunda bile değildi.
Gerçi insanlar genel olarak onun umrunda olanlar listesine giremezdi; ki umrunda olanlar listesinde bir şeylerin olduğundan da emin değildi. O'nunla karşılaşana kadar...

Girdiği bu boktan yere, haksız yere atıldığını düşünmüyordu elbette, yine de 'yine olsa yine aynı şeyi yapardım' diyordu içinden. Hayır isyankar değildi, yoksa öyle miydi? Ona sorarsanız o sadece kafasındaki şeytanlara uymayı severdi.
Kanunlar, hükümet, insanlar ve bu leş boktan yer asla umrunda değildi. Dilese polislerden de kaçardı zamanında, bu lanet yerden de. Ama artık yorgun hissediyordu Seok."Sahip olduklarım" diye bir kategorisi yoktu onun. Uğruna canımı veririm dedikleri mi? Koca bir boşluk. Ve Seok boşlukları severdi. Sahi aydınlağa çıkarsaydı kafasını yabancılamaz mıydı bundan sonra?

Duvardaki boş bakışlarını çekti, bileğindeki kelepçenin hatıra bıraktığı izlerine baktı bir süre. Yüzünde yine o tanıdık sırıtışı vardı yarım ağız.
Tam içindeki karanlıkla savaşacakken bir kez daha birden demir kapı gürltüyle aralandı ve yıllardır onun da farkında olmadan alıştığı, gardiyanın alışkanlığı olan hareketin sesi doldu kulaklarına. Üstelik belki de sadece Seok'un fark ettiği ses...

Gardiyanın bir alışkanlığı vardı Seok'a göre. İçeri her girdiğinde elindeki anahtarı hep bir tur çevirirdi sanki burada kimin özgür olduğunu ısrarla hatırlatmak istercesine. Diğer gardiyanları bunu yaparken duymamıştı hiç Seok ve ilginç bir şekilde buna takmıştı da. Deli olduğunu zaten biliyordu fakat burada kalmak daha fazla düşünmek demekti ve daha fazla düşünmek daha fazla delirmekti. Bağıran gardiyanla düşüncelerinden sıyrıldı ve döndü yorgun bakışları.

"Beni asla şaşırtmıyorsunuz. Her defasında buraya gelip kavganıza müdahale etmek istemiyorum. Uslu uslu oturup o lanet çenenizi kapatın!"

İçerde nerdeyse her gün bir kavga olurdu ve bunun elebaşı Amerika'dan gelen ve genelde yakalanmaları imkansız olan uyuşturucu baronlarından biri Frank idi. Ne oldu da buraya düştü kimse asla bilmezdi çünkü anlatmazdı. Gerçi kimsenin de umrunda değildi ya.

Genç gardiyan ağzı burnu kan olmuş Frank'in karşısına geçti ve aralarındaki mesafeyi olabildiğince kapatarak ukalaca konuştu. "Ah ah Bay Frank! Sence de buranın o eski küçük çöplüğün olmadığını fark etmen gerekmez miydi şimdiye? Ne dersin dostum? Ayrıca kaç yıldır bu cehennemdeyim yine de senin kadar ahmağını görmedim. Ne biliyim koskoca uyuşturucu baronunun buraya düşmesi de biraz şey.." elini çenesinin altına koydu ve düşünüyormuş gibi yaptı. "..komik. Hatta beceriksizliğin bayağı komik"

Karşısındaki adam sinirden yumruğunu daha da sıkmış karşısında pişkin pişkin gülmesine daha fazla dayanamamıştı. Taehyung yumruk yiyeceğinin farkındaydı fakat hiçbir şekilde müdahale etmedi ve sol yanağına en sertinden bir yumruk yedi. Dudağından akan kanı emmek için alt dudağını dişleri arasına aldı ve Frank'i tam arkasındaki duvara boynundan tutarak yaslamışken kolunu biri tuttu. Tanıdığı parmakları üniformanın üstünden bile hissedebilirdi. Kaşlarını çattı ve yanındakine döndü. Seok sadece bakarak durmasını istemişti.

Hapishanede kaldığı yıldan beri kimseyle konuşmazdı Seok. Öyle ki bir ara kendi sesini bile unutur olmuştu. Hareketlerinden ve halinden dolayı bazen "ucubenin teki şuna bak ne sanıyor kendini" gibi konuşmalara çok kez şahit olmuştu burada. Umrunda mıydı? Elbette hayır.

Çünkü şimdi sadece bu adam vardı kelimelerini bahşettiği. Bu adam vardı gözlerine ev sahipliği yapabildiği. Sahip olduklarım ve değer verdiklerim kategorisine sokabildiği sadece bu adamdı işte ve gözlerinin önünde birinin ona zarar vermesinden oldukça rahatsızdı.

Taehyung Seok'dan gelen uyarıyla boğazına yapıştığı Frank'i bıraktı. Neredeyse boğulmak üzere olan Frank iki eliyle de boğazını tutarak öksürmeye başladı. Suratı mosmor, nefesleri oldukça yetersizdi. Etrafta onları izleyen insanları görünce daha da sinirlendi ve zor çıkan sesiyle bağırdı "Siktirin gidin işinize lan!"

Frank'in ranzasına geçmesiyle ve ortamın durulmasıyla Seok yeniden aynı yerine geçti ve gözlerini yine dikti içi gibi kararmış bomboş hapis duvarlarına. Ve kulağında bir nefes hissetti. Soluk alışverişlerini bile ezbere bilmeleri içini gülümsetti. O olduğunu biliyordu çünkü onun dışında kimse ona bu kadar yaklaşmazdı, yaklaşamazdı.

"Bu gece. Bu gece kurtuluyoruz bu yerden sevgilim."

Devam edecek

Devam edecek

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 𓈈Bundan 2 yıl önce yazdığım ve öylece bıraktığım bir şeydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

𓈈
Bundan 2 yıl önce yazdığım ve öylece bıraktığım bir şeydi. Devam eder miyim bilmiyorum sadece bir anda yeniden yayımlamak istedim.
xoxo
; nanakiseki

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 05, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

parmaklıkların ardında ⫘ taejin Where stories live. Discover now