"Sen benim ne istediğimi benden çok daha iyi biliyorsun değil mi?" Kirpikleri görüşüne gölge düşürüyordu, bu yüzden gözlerini irice açıp yüzük parmağıyla orayı ovaladı. Dün geç vakte kadar ders çalıştığı için uykusu vardı, zaman daraldıkça Naz da onunla yarışmaya başlamıştı.

"Hayır," diyerek bir itiraz etti Baran. "Ne istediğini en iyi bilen sensin... Sadece farkında değilsin."

"Ben aslında seni aramak mı istiyorum yani?" Naz yanaklarına koyduğu ellerini çenesinin altına koyup yaramaz bir bakış attı ona.

Kumral saçlarını eliyle karıştırıp birkaç saniye bekledikten sonra başını aşağı yukarı salladı Baran. "Evet... Hatta farkında değilsin ama aslında yarın benimle buluşmak da istiyorsun," derken ifadesini kendinden emin bir hal almıştı.

Naz kaşlarını şaşkınlıkla çatıp "Ne?" diye sordu. Bu tepkisinin ardından Baran da gülmeye başlamıştı. "Nereden çıktı şimdi bu?"

"Ne bileyim..." Elini ensesine atıp ne diyeceğini bilememenin suskunluğuyla sıvazladı. Aralarındaki şeyi bir süredir sadece arkadaş olarak ilerletiyorlardı ve zaman geçtikçe istediği gibi davranamamak Baran'a yük olmaya başlamıştı. Üstelik bir daha geri gelmeyecek vakitlerini bir kitap başında çürüttüğü için ileride yaşayacağı pişmanlığı, henüz var olmadan bir an önce yok etmek istiyordu. Naz ile hatırlayacağı daha güzel anılara ihtiyacı vardı. "Hiç beraber sinemaya gitmedik mesela, belki gideriz diye düşünmüştüm."

"Biz mi?" diye mırıldandıktan sonra parmaklarını saçlarının arasından yavaşça aşağı indirmişti. "Hep beraber mi?"

Baran bu soruya karşın kaşlarını çattı memnuniyetsizce. "Biz, ikimiz."

Birkaç saniyeliğine kendine düşünme fırsatı verirken Naz'ın bakışları karşısında oturan Baran'daydı. Beklenti içindeki gözlerini hiç kaçırmıyordu.

Onun ne istediğini bilen davranışlarını bazen babasıyla karşılaştırmak hatasına düşüyordu ve bir gün her şey biter, hayatında ilk kez tattığı sevgi de yavaşça solarak sonlanır diye gizliden gizliye bir korku hissediyordu. Bu yüzden tereddütle beklediği anlardan sonra "Bilmiyorum," demişti ki Baran "Sadece bir gün birkaç saat Naz," diye hızlıca mırıldandı. "Ben vakit ayırdığına değmeyecek birisi miyim?"

"Şu an duygu sömürüsü mü yapıyorsun sen?"

Baran acıklı ifadesini çok hızlı silip dudağının kenarını kıvırdı. "İşe yarıyor mu?"

Başını yana yatırıp düşünür gibi gözlerini kısarken yüzü yine gülmeye başlamıştı. Sonra "Bazen sana kızmak istiyorum," diye serzenişle konuştu Naz ama sonra hemen gözlerini kaçırdı. "Ama işte..." diye mırıldandıktan sonra da elini alnına siper edip yavaşça yüzünü gizlemişti.

Onun ince bileğini kavrayıp geri çekerken "Ama işte ne?" dedi merakla Baran. Sırıtışı daha da artmıştı. Naz'ın kaçırdığı yüzünü görmeye çalışıyordu. Üstelik tutam tutam dağılan saçları da onu saklamak konusunda çok başarılıydı. Saç tellerini nazikçe kenara çektiği esnada Naz da başını geriye çevirip kendisine bakınca Baran bir an duraksayıp nefeslendi ve gizlice yutkundu. O gerçekten, karşısındaki kişiyi sekteye uğratacak kadar duru bir surete sahipti ve duyguların kolaylıkla şekil alabildiği gözlerine baktığında gördüğü kişi, sevdiği kişiydi.

"Ama işte," diye yavaşça mırıldandı Naz. Az önce Baran'ın köşesini kıvırdığı kitapla uğraşıyordu. "Seninle vakit geçirdiğime değeceğini bildiğim için sana kızmıyorum."

"O zaman yarın sadece ikimiz," derken kaşlarını usulca havaya kaldırdı. "Buluşuyoruz?"

"Hıhımm... Buluşuyoruz." Dağınık saçını kulağının arkasına sıkıştırıp kalemini tekrar eline aldı Naz. Ucunu kontrol ederken her şey normalmiş gibi davranıyordu çünkü içten içe hızlanan kalbi, olağan bir durumu fazlasıyla sıra dışı hale getirmişti. "Şimdi biraz daha ders çalışalım mı?"

AFWhere stories live. Discover now