"Jieun," dedi fısıldar bir ses tonuyla ve sıcak nefesi yüzüme çarptı. Aramızdaki mesafeyi çoğaltmak isteyerek geri çekilmek istediğimde hâlâ bileğimi kavramaya devam eden eli buna engel oldu. "Neden her yerdesin?"

Bileğimi geri çekip dizlerimin üzerinden doğruldum ve hâlâ yerde oturmakta olan Jungkook'a alttan bir bakış attım.

"Kapının önünde uyuyan sensin, bunu benim sormam gerekiyor."

Derin bir iç geçiren Jungkook üzerindeki battaniyeye ve yerde kalan yastığa baktıktan sonra bakışlarını yüzüme çıkardı ve tek kaşını havalandırarak sordu.

"Beni ne zamandan beri bu kadar umusuyorsun?"

Al işte başlıyorduk!

Zaten insan gibi diyaloglar içinde bulunmamız saniyelik zaman dilimleri içinde sona eriyordu.

"Beyninin algılayamadığı noktalarda sana yardımcı olmak durumunda kalıyorum ve inan bu benim için oldukça meşakatli bir hâl almaya başladı."

"Pekala," diyen Jungkook yüzünü buruşturarak yerinden kalktı. "Tartışmak istemiyorum seninle, sorularıma yanıt bulduktan sonra seni rahat bırakacağım."

Ciddi yüz ifadesi beni şaşırtsa da başımı usulca salladım.

"İyi, gel salonda konuşalım öyleyse," diyerek merdivenlere yöneldim. Adım seslerini birkaç metre öteden duyuyordum.

İkili koltuğa geçip Jungkook'a döndüm ve o karşımdaki tekli koltuğa geçince kafasına attığım ayakkabının tesir ettiğini düşünmeye başladım.

"Konuştuklarımızın ne kadarına dahil oldun?"

Bakışları yüzümde oyalanırken omuz silktim.

"Senin için bu konu neden bu kadar önemli?"

Derin bir iç çeken Jungkook dirseklerini bacaklarına dayadı ve koltukta öne doğru eğildi. Bu hareketi ile birlikte bakışlarını doğrudan bana kilitledi.

"Sorularıma cevap bulduktan sonra seni rahat bırakacağımı söyledim."

Bu lafı dolandırmamam gerektiği anlamına geliyordu.

"O serseri tipli yakışıklı genç, senin yakana yapışmıştı ve sana eğer teklifini kabul etmezsen büyük sırrını yayacağını söyledi."

"Bir dakika!" diyen Jungkook'un dudaklarından histerik bir gülüş peyda oldu. "Yakışıklı mı?"

Bakışlarımı boşluğa odakladım. Gerçekten buna mı takılmıştı yoksa bu bir çeşit şaka mıydı?

"Yakışıklı anlayışını bir sorgula istersen."

Bakışlarım Jungkook'un sinirli yüz ifadesine kaydı ve zihnim "Ben kimim? Neredeyim? Şu ruh hastası yüzünden tam olarak ne zaman deliririm?" gibi sorular sormaya başladı.

Sakin olmaya çalışarak gülümsedim ve onun yaptığı gibi dirseklerimi dizlerime dayayıp öne doğru eğildim.

"Tüm mesele bu mu cidden?" diye sordum.

Mantıklı bir cevap vermesini bekliyordum aksi halde gerçekten çıldırabilirdim.

"Her neyse senin zevksizliğini kendime sorun etmeyeceğim," diyen Jungkook göz devirdi ve ben ona hayretle bakmaya devam ederken "Onun öncesinde bir şey duydun mu?" diye sordu.

"Büyük sırrın bir ruh hastası olduğun gerçeği ise bunu anlamak çok zor değil. Sakladığın şey başka bir şey ise hayır bilmiyorum," diyerek yerimden kalktım. Bunun normal bir konuşma olacağını düşünerek yanılmıştım.

Boğazına yapışan herife karşı hiç-bir tepki göstermiyorken bana karşı bu kadar kaba olmasına bir anlam veremiyordum.

Adımlarımı mutfağa yönlendirip bir bardağa su doldurdum. Bir yandan da bakışlarımla kavanozda kıvrılarak yüzen balığıma bakıyordum. Renginin biraz daha koyu turuncuya çalıyor olması büyüyor olması ile alakalı olabilir miydi?

Boşalan bardağı tezgaha koyup başımı hafif yana yatırdım ve daha fazla düşünmek istemeyerek mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim.

Jungkook'u kapının önünde uyutacak kadar önemli sırrın ne olduğunu merak etsem de olaya dahil olmamayı tercih edecektim.

Merhabalar 💙

Geçiş bölümü ile geldim 💁‍♀️

Sınırları çabuk doldurursanız yine geçen yaptığımız gibi ben de ders arası molalarımda bölümler yazmaya çalışacağım. Belki bugün birkaç bölüm atarım 💙

Blue Side için cumartesine kadar bekleteceğim sizi. Ona da cumartesi üst üste bölümler atmayı planlıyorum 💁‍♀️

Yeni bölüm için;

Vote sınırı:300
Yorum sınırı:500

Euphoria ❧ KookUWhere stories live. Discover now